Bugün halk arasında yaşayan, Konya'nın en ünlü efsanelerinden birisine göre de Konya bir zamanlar bir denizdir ve bunda büyük bir oranda doğruluk payı vardır. Çünkü Konya Ovası 1.8 milyon yıl ile 10.000 yıl arasındaki bir dönemde, ortalama derinliği 15-20 metre olan ve yaklaşık 4.300 km2'lik bir alanı kaplayan buzul bir gölle kaplanmıştır. Daha sonraki dönemlerde iklimin kuraklaşması ile göl tedrici olarak çekilmiş ve zamanla Konya Gölü'nün sınırları daralmış, günümüzde ise neredeyse tamamen ortadan kalkmıştır.
Yalnız Konya Gölü'nün insan hafızasında oluşturduğu anılar geçmişten günümüze hiç azalmadan, hatta artarak ve çeşitlenerek günümüze gelmiş ve başka efsanelere de kaynaklık etmiştir. Buna göre; Konya'nın yakınlarındaki Takkeli Dağ tepesinde gemi bağlamaya mahsus halkalar bulunduğundan, Konya vaktiyle su altında-yani büyük bir göl veya deniz iken üzerinde seyrüsefer eden gemilerin buraya yanaşıp bağlandıklarından, dağın yamaçlarında suların husule getirdikleri izlerin hala belli olduğundan, efsanevi bir şekilde bahsedilir.
Bu efsanenin, Konya'nın bir zamanlar büyük bir göl olduğuna dair kısmının, ilk çağın ünlü düşünürü-felsefeci Platon=Eflatunla ilgili değişik bir versiyonu daha bulunmaktadır. Bu da; Orta Anadolu'da-Türk-İslam devrinde-yani Konya'nın Selçuklular tarafından ele geçirilişinden bu yana ortaya çıkmış gibi gözüken yani belki de Selçuklu öncesi devirlerde de var olan ve yayılmış halk inanışlarına göre yer altı sularını istediği idare eden, gölleri, denizleri kurutan veya tersine, yer altı sularını göl haline getirebilen yarı sihirbaz, yarı mühendis bir Eflatun'un varlığına inanılmasıdır. Zaten Katip Çelebi'ye göre de; Konya Ovası esasında bir deniz iken, Eflatun bu denizi kurutmuştur. Ayrıca Eflatunun mezarı da Konya'dadır.
Konya Ovasının eskiden bir deniz olduğu, hakim Eflatunun bu denizi kuruttuğu efsanesinden başka Konya ve çevresinde Eflatunla ilgili çeşitli efsaneler yaratılmıştır. Bu efsanelerin başında Alaaddin Tepesindeki, şimdi yıkılmış bulunan eski bir kilisenin Eflatunun kabri olarak Selçuklular devrinden beri bilinmesi ve böyle tanıtılması en ilgi çekenidir. Eflatun Konya'da, Bizans döneminde saygı gören bir Hıristiyan azizle (=Amphilius) birleştirilmiş ve ilginç bir eflatun efsanesi doğmuştur. Eski İslam kültüründe Eflatun yalnızca felsefeci ve büyücü olarak değil, bunların yanında bir mühendis olarak da görülmektedir. Büyük bir ihtimalle Konya Müslümanlarına Eflatun olarak tanıtılmış olan kilise babası Amphilus'un geçmişte su konusundaki başarılı çalışmalarından dolayı kutsal kişi kabul edilmiş ve Eflatun namı ile yüceltilmiştir. Nitekim Amphilus'un meslektaşı Nazianzos'lu Gregerios'a gönderdiği mektuplarda, yapı tekniği konusunda adeta bir mühendismiş gibi bilgisini sergilemektedir. Bu bakımdan inceleyecek olursak; geometri karşılığı kullanılan hendese kelimesinin bile etimolojik açıdan orijininin su kanallarının hesaplanmasında ve ölçülmesinde kullanılan basit bir sulama tekniği olduğu, bilinmektedir. Bu yüzden Amphilus'a gelişmiş geometri bilgisinden dolayı kolayca Eflatun namı yakıştırılmış olması kuvvetle muhtemeldir. Çünkü bu şahsın yapı tekniği ve dolayısıyla da geometri bilgisini sulama kanalları konusunda da göstermiş olduğu düşüncesi yabana atılmaz.
Bu açıklamalar ışığı altında hemen akla şu soru gelmektedir; Neden Antik Çağ ve İslam dünyası Eflatun'a bir mühendis kimliği yakıştırmıştır ?. Bize göre bu sorulara verilebilecek en makul cevap Eflatun, yani Platon'un kimliği ve dünyaya kazandırdığı eserlerinde gizlidir, diyebiliriz. İslam dünyasında Eflatun namı adı altında tanınan Antik Çağ'ın ünlü düşünürü Platon, kayıp kıta Atlantis hikayesini tarihi bir gerçekmiş gibi dünya literatürüne kazandırmış kişidir. Platon'un anlattıklarına göre Atlantis Kıtası, su kanalları vasıtasıyla suyun dizginlenip verimli kullanıldığı çok büyük ve gelişmiş bir su mühendisliği anlayışının oluşturduğu olağanüstü bir medeniyettir. Bununla beraber Kayıp Kıta Atlantis Hikayesi yüzünden Platon kendi zamanında bile eleştirilmiş ve kendisinin uydurmuş olabileceği tartışılmıştır. Muhtemelen, zamanla onun eserlerini okuyan insanlar Platon'un böyle büyük bir su medeniyetini hayal etmesinden dolayı onu bir su mühendisi olarak düşünmüş olabilirler. Ve böylece muhtemelen su ile ilgili olaylarda onu efsaneleştirmişlerdir. Çünkü Konya ve çevresinde bu kadar geniş bir efsane yelpazesi içinde yerini kuvvetle almış bulunan Eflatun, Helenistik kültürün harmanlandığı Doğu Akdeniz havzasında gerçek olanların dışında, hakkında uydurulan eserlerle de yoğun şekilde incelenen bir filozoftur. İslam yayılmasından sonra bu kültür havzası ile girişilen etkileşim sonucu Eflatuncu literatür büyük ölçüde Müslümanlarca da tanınmıştır.
Konya'daki ikinci Eflatun efsanesi örneği ise; Konya yakınlarındaki Sille'de Aziz Khariton Manastırının Eflatun Manastırı olarak bilinmesi ve içindeki bir ayazmanın da eskiden Müslümanlarca bile kutsal sayılarak ziyaret edilmesidir. Konyalıların bu saygısını bildiren efsanenin en iyi versiyonuna göre Hz. Mevlana'nın oğlu bir uçurumdan düşerken, kilisenin kurucusu aziz Khariton tarafından kurtarılmıştır. Buna binaen manastır Mevleviler tarafından kutsal ad edilmiştir. Hatta Eflaki'nin Menakibü'l-Arifin adlı eserine göre yukarıda anlattığımız sebepten dolayı Mevlana bu manastırın ayazmasında bir hafta kalmış, dolayısıyla manastırdaki ayazma ve suyu Müslümanlarca da bir değer kazanmasına sebep olmuştur. Ayrıca şu da ilgi çekicidir ki, Aziz Khariton Manastırı, Eflaki'nin Menakibü'l-Arifin adlı eserinde Platon'un Manastırı adı altında zikredilmektedir.
Konya'nın üçüncü Eflatun efsanesi örneği ise; Konya yakınlarındaki bir su başındaki kabartmaları ile süslü bir Hitit abidesinin de bulunduğu Eflatun Pınarıdır. Ayrıca Eflatun Pınarı'nın yakınlarında bulunan Eğridir Gölü'nde de benzer bir Eflatun efsanesi hala yaşamaktadır. Eflatun Pınarı hakkında anlatılanlara göre; bu sahada gayet kuvvetli bir su varmış.., bu su eğer serbest bırakılacak olursa tüm Konya Ovası deniz haline gelecekmiş...Onun için Eflatun bir tedbir edip kapatmıştır. Katip Celebi Cihannüması'nda Eflatun pınar için şunlar yazılıdır:"...kenarında enbiye-i kadimden bir bina vardır ki bir azim suyun hurucunu men eder ve binası hukemaya isnat olunur" demektedir. Burası için anlatılan başka bir efsaneye göre de; bu topraklar, suyu daha sonra Eflat adlı bir büyücü tarafından kurutulan bir ırmakla sulanıyordu. Yine aynı şekilde Eflatun'un su baskını ile tehdit eden bir yer altı akarsuyunu pamuk ve büyük taşlarla tıkadığı ve buradan Eflatun Pınarının çıktığı söylenir. Eğridir'de de aynı menkıbe biraz değişerek devam eder; "...Eflatun Hakim o pınarı kapatmış olmakla beraber füsunkar asası işaret ederek suyun ayağını Eğridir Gölüne akıtmış...". Bu surette Eğridir Gölü meydana gelmiştir. Nihayet Eflatun Eğridir'de vefat etmiş ve Nis adasına defnedilmiştir. Mezarı ziyaret edilmekte ve Eflatunun Müslüman velilerden olduğu söylenmektedir.
Yine Karaman yakınlarındaki Binbirkiliseye pek uzak olmayan Pınarbaşı Köyünün yakınlarındaki bir akarsu da yine Eflatun adını taşımaktadır.
Bu efsaneler topluluğunu biraz daha geniş bir çerçevede ve derinlemesine inceleyecek olursak; Eflatun'a yakıştırılan büyücü-Filozof-Mühendis rolü, Antik Çağdaki toplumların dünya görüşünün ve hayat anlayışının bir yansımasıdır, diyebiliriz. Eflatun'la ve onunla özdeşleştirilenler sadece insan üstü bir akıl ve büyücü değil aynı zamanda çok uzun bir zaman önce kapanan ve eserleri ancak belli belirsiz bir hatıra bırakan Antik Çağın en önemli mühendislik ilmi olan kanallar vasıtasıyla suyun ulaştırılması konusunu bilenleri de temsil eder. Çünkü Antik çağda suyun bulunmasında ve polise getirilmesinde veya yıkıcı etkisinin dizginlenmesinde yardımı bulunanlar ya Eflatun'la özdeşleştirilmiş, yada hazır buldukları ve faydalandıkları su ile ilgili doğal tabiat olayları Eflatun ile efsaneleştirilmiştir. Konya ve çevresinde çok geniş bir bölgeyi etkileyen Eflatun efsanesindeki suyu ortaya çıkaran ve yok eden geçmişteki mitolojilerden gelen büyücü kavramı, o ortamda hiç şüphesizdir ki bölgedeki zorlayıcı doğa etkilerinin de ortaya çıkması ve bu zorlukların Kanal sistemi ile aşılmış olmasından dolayı mühendis kavramı ile bağdaştırılmış Konya şehrinde olduğu gibi büyücü-mühendis Eflatun kavramına yapı tekniği bilgisi olan bir de kilise babası eklenmiştir. Yani aslında geçmişten günümüze yavaş, yavaş çölleşen ve suya muhtaç bir bölgede oluşturulan su ile ilgili bir mühendislik kavramı ve buna bağlı efsaneler söz konusudur. Çünkü Konya, gerek coğrafi şartlar bakımından, gerekse iklim şartları açısından az yağış alan ve su kaynakları kıt olan bir bölgede yer almaktadır. Yörede hayatın devamı için hava kadar önemli olan suyun az bulunulurluğu ve düzensiz debileri nedeni ile var olan kaynaklar ilk çağlardan beri büyük sorun olmuştur. Bu sorunun aşılabilmesi için gösterilen olağanüstü gayretler neticesinde bölgede suyla ile ilgili bir Eflatun Efsanesi doğmuş ve bu efsane İslam öncesi devirlerden çağları aşarak günümüze gelmiştir.
Yalnız Konya Gölü'nün insan hafızasında oluşturduğu anılar geçmişten günümüze hiç azalmadan, hatta artarak ve çeşitlenerek günümüze gelmiş ve başka efsanelere de kaynaklık etmiştir. Buna göre; Konya'nın yakınlarındaki Takkeli Dağ tepesinde gemi bağlamaya mahsus halkalar bulunduğundan, Konya vaktiyle su altında-yani büyük bir göl veya deniz iken üzerinde seyrüsefer eden gemilerin buraya yanaşıp bağlandıklarından, dağın yamaçlarında suların husule getirdikleri izlerin hala belli olduğundan, efsanevi bir şekilde bahsedilir.
Bu efsanenin, Konya'nın bir zamanlar büyük bir göl olduğuna dair kısmının, ilk çağın ünlü düşünürü-felsefeci Platon=Eflatunla ilgili değişik bir versiyonu daha bulunmaktadır. Bu da; Orta Anadolu'da-Türk-İslam devrinde-yani Konya'nın Selçuklular tarafından ele geçirilişinden bu yana ortaya çıkmış gibi gözüken yani belki de Selçuklu öncesi devirlerde de var olan ve yayılmış halk inanışlarına göre yer altı sularını istediği idare eden, gölleri, denizleri kurutan veya tersine, yer altı sularını göl haline getirebilen yarı sihirbaz, yarı mühendis bir Eflatun'un varlığına inanılmasıdır. Zaten Katip Çelebi'ye göre de; Konya Ovası esasında bir deniz iken, Eflatun bu denizi kurutmuştur. Ayrıca Eflatunun mezarı da Konya'dadır.
Konya Ovasının eskiden bir deniz olduğu, hakim Eflatunun bu denizi kuruttuğu efsanesinden başka Konya ve çevresinde Eflatunla ilgili çeşitli efsaneler yaratılmıştır. Bu efsanelerin başında Alaaddin Tepesindeki, şimdi yıkılmış bulunan eski bir kilisenin Eflatunun kabri olarak Selçuklular devrinden beri bilinmesi ve böyle tanıtılması en ilgi çekenidir. Eflatun Konya'da, Bizans döneminde saygı gören bir Hıristiyan azizle (=Amphilius) birleştirilmiş ve ilginç bir eflatun efsanesi doğmuştur. Eski İslam kültüründe Eflatun yalnızca felsefeci ve büyücü olarak değil, bunların yanında bir mühendis olarak da görülmektedir. Büyük bir ihtimalle Konya Müslümanlarına Eflatun olarak tanıtılmış olan kilise babası Amphilus'un geçmişte su konusundaki başarılı çalışmalarından dolayı kutsal kişi kabul edilmiş ve Eflatun namı ile yüceltilmiştir. Nitekim Amphilus'un meslektaşı Nazianzos'lu Gregerios'a gönderdiği mektuplarda, yapı tekniği konusunda adeta bir mühendismiş gibi bilgisini sergilemektedir. Bu bakımdan inceleyecek olursak; geometri karşılığı kullanılan hendese kelimesinin bile etimolojik açıdan orijininin su kanallarının hesaplanmasında ve ölçülmesinde kullanılan basit bir sulama tekniği olduğu, bilinmektedir. Bu yüzden Amphilus'a gelişmiş geometri bilgisinden dolayı kolayca Eflatun namı yakıştırılmış olması kuvvetle muhtemeldir. Çünkü bu şahsın yapı tekniği ve dolayısıyla da geometri bilgisini sulama kanalları konusunda da göstermiş olduğu düşüncesi yabana atılmaz.
Bu açıklamalar ışığı altında hemen akla şu soru gelmektedir; Neden Antik Çağ ve İslam dünyası Eflatun'a bir mühendis kimliği yakıştırmıştır ?. Bize göre bu sorulara verilebilecek en makul cevap Eflatun, yani Platon'un kimliği ve dünyaya kazandırdığı eserlerinde gizlidir, diyebiliriz. İslam dünyasında Eflatun namı adı altında tanınan Antik Çağ'ın ünlü düşünürü Platon, kayıp kıta Atlantis hikayesini tarihi bir gerçekmiş gibi dünya literatürüne kazandırmış kişidir. Platon'un anlattıklarına göre Atlantis Kıtası, su kanalları vasıtasıyla suyun dizginlenip verimli kullanıldığı çok büyük ve gelişmiş bir su mühendisliği anlayışının oluşturduğu olağanüstü bir medeniyettir. Bununla beraber Kayıp Kıta Atlantis Hikayesi yüzünden Platon kendi zamanında bile eleştirilmiş ve kendisinin uydurmuş olabileceği tartışılmıştır. Muhtemelen, zamanla onun eserlerini okuyan insanlar Platon'un böyle büyük bir su medeniyetini hayal etmesinden dolayı onu bir su mühendisi olarak düşünmüş olabilirler. Ve böylece muhtemelen su ile ilgili olaylarda onu efsaneleştirmişlerdir. Çünkü Konya ve çevresinde bu kadar geniş bir efsane yelpazesi içinde yerini kuvvetle almış bulunan Eflatun, Helenistik kültürün harmanlandığı Doğu Akdeniz havzasında gerçek olanların dışında, hakkında uydurulan eserlerle de yoğun şekilde incelenen bir filozoftur. İslam yayılmasından sonra bu kültür havzası ile girişilen etkileşim sonucu Eflatuncu literatür büyük ölçüde Müslümanlarca da tanınmıştır.
Konya'daki ikinci Eflatun efsanesi örneği ise; Konya yakınlarındaki Sille'de Aziz Khariton Manastırının Eflatun Manastırı olarak bilinmesi ve içindeki bir ayazmanın da eskiden Müslümanlarca bile kutsal sayılarak ziyaret edilmesidir. Konyalıların bu saygısını bildiren efsanenin en iyi versiyonuna göre Hz. Mevlana'nın oğlu bir uçurumdan düşerken, kilisenin kurucusu aziz Khariton tarafından kurtarılmıştır. Buna binaen manastır Mevleviler tarafından kutsal ad edilmiştir. Hatta Eflaki'nin Menakibü'l-Arifin adlı eserine göre yukarıda anlattığımız sebepten dolayı Mevlana bu manastırın ayazmasında bir hafta kalmış, dolayısıyla manastırdaki ayazma ve suyu Müslümanlarca da bir değer kazanmasına sebep olmuştur. Ayrıca şu da ilgi çekicidir ki, Aziz Khariton Manastırı, Eflaki'nin Menakibü'l-Arifin adlı eserinde Platon'un Manastırı adı altında zikredilmektedir.
Konya'nın üçüncü Eflatun efsanesi örneği ise; Konya yakınlarındaki bir su başındaki kabartmaları ile süslü bir Hitit abidesinin de bulunduğu Eflatun Pınarıdır. Ayrıca Eflatun Pınarı'nın yakınlarında bulunan Eğridir Gölü'nde de benzer bir Eflatun efsanesi hala yaşamaktadır. Eflatun Pınarı hakkında anlatılanlara göre; bu sahada gayet kuvvetli bir su varmış.., bu su eğer serbest bırakılacak olursa tüm Konya Ovası deniz haline gelecekmiş...Onun için Eflatun bir tedbir edip kapatmıştır. Katip Celebi Cihannüması'nda Eflatun pınar için şunlar yazılıdır:"...kenarında enbiye-i kadimden bir bina vardır ki bir azim suyun hurucunu men eder ve binası hukemaya isnat olunur" demektedir. Burası için anlatılan başka bir efsaneye göre de; bu topraklar, suyu daha sonra Eflat adlı bir büyücü tarafından kurutulan bir ırmakla sulanıyordu. Yine aynı şekilde Eflatun'un su baskını ile tehdit eden bir yer altı akarsuyunu pamuk ve büyük taşlarla tıkadığı ve buradan Eflatun Pınarının çıktığı söylenir. Eğridir'de de aynı menkıbe biraz değişerek devam eder; "...Eflatun Hakim o pınarı kapatmış olmakla beraber füsunkar asası işaret ederek suyun ayağını Eğridir Gölüne akıtmış...". Bu surette Eğridir Gölü meydana gelmiştir. Nihayet Eflatun Eğridir'de vefat etmiş ve Nis adasına defnedilmiştir. Mezarı ziyaret edilmekte ve Eflatunun Müslüman velilerden olduğu söylenmektedir.
Yine Karaman yakınlarındaki Binbirkiliseye pek uzak olmayan Pınarbaşı Köyünün yakınlarındaki bir akarsu da yine Eflatun adını taşımaktadır.
Bu efsaneler topluluğunu biraz daha geniş bir çerçevede ve derinlemesine inceleyecek olursak; Eflatun'a yakıştırılan büyücü-Filozof-Mühendis rolü, Antik Çağdaki toplumların dünya görüşünün ve hayat anlayışının bir yansımasıdır, diyebiliriz. Eflatun'la ve onunla özdeşleştirilenler sadece insan üstü bir akıl ve büyücü değil aynı zamanda çok uzun bir zaman önce kapanan ve eserleri ancak belli belirsiz bir hatıra bırakan Antik Çağın en önemli mühendislik ilmi olan kanallar vasıtasıyla suyun ulaştırılması konusunu bilenleri de temsil eder. Çünkü Antik çağda suyun bulunmasında ve polise getirilmesinde veya yıkıcı etkisinin dizginlenmesinde yardımı bulunanlar ya Eflatun'la özdeşleştirilmiş, yada hazır buldukları ve faydalandıkları su ile ilgili doğal tabiat olayları Eflatun ile efsaneleştirilmiştir. Konya ve çevresinde çok geniş bir bölgeyi etkileyen Eflatun efsanesindeki suyu ortaya çıkaran ve yok eden geçmişteki mitolojilerden gelen büyücü kavramı, o ortamda hiç şüphesizdir ki bölgedeki zorlayıcı doğa etkilerinin de ortaya çıkması ve bu zorlukların Kanal sistemi ile aşılmış olmasından dolayı mühendis kavramı ile bağdaştırılmış Konya şehrinde olduğu gibi büyücü-mühendis Eflatun kavramına yapı tekniği bilgisi olan bir de kilise babası eklenmiştir. Yani aslında geçmişten günümüze yavaş, yavaş çölleşen ve suya muhtaç bir bölgede oluşturulan su ile ilgili bir mühendislik kavramı ve buna bağlı efsaneler söz konusudur. Çünkü Konya, gerek coğrafi şartlar bakımından, gerekse iklim şartları açısından az yağış alan ve su kaynakları kıt olan bir bölgede yer almaktadır. Yörede hayatın devamı için hava kadar önemli olan suyun az bulunulurluğu ve düzensiz debileri nedeni ile var olan kaynaklar ilk çağlardan beri büyük sorun olmuştur. Bu sorunun aşılabilmesi için gösterilen olağanüstü gayretler neticesinde bölgede suyla ile ilgili bir Eflatun Efsanesi doğmuş ve bu efsane İslam öncesi devirlerden çağları aşarak günümüze gelmiştir.