Geçmişten Günümüze Konya'mızın Ticaret İklimi


Dünya Ticaretinde Konya'nın Yeri: Anadolu Yarımadası, Asya ile Avrupa arasına kurulmuş bir köp­rü gibidir. Tarihten çok daha evvelki zamanlardan beri, gerek Asya'dan Avrupa'ya ve gerek bundan Asya'ya, her hangi sebepler olursa olsun hareket etmek mecburiyetinde bulunmuş olan kavimler ve milletler, pek çok defa bu köprüden geçmekte muzlar kalmışlardır. Çünkü bu köprünün gerek güneyi ve gerek kuzeyi deniz olduğu gibi onun da kuzeyini senenin pek büyük bir kısmında karlar ile örtülü ıssız ve soğuk bir çöl halinde bulunan Rusya Cenubî ovalan kaplamış oldu­ğundan her iki kıt'anın birinden diğerine geçmek isteyenler daima işte bu güzel ve emin köprüyü, bu Anadolu yarımadasını tercih etmek mecburiyetini duymuşlardır.
Bu geniş yarımadadan bittabi bir çok yollar geçebilirdi ve geçmekte idi. Fakat bu bir çok yolların en işleği, yarımadanın kuzey ve güney doğusuna bağlıyan ve bu suretle tabiî olarak Konya'dan geçen yol olmuştur. Çünkü Avrupa kıt'ası bu yarımadanın kuzey batısındadır. Ve o vakit malûm olan dünyanın en medenî ve en mamur olan Suriye, Elcezire (Mezopotamya) ve Irak ta bu yarımadanın güney doğu ciheti­ne tesadüf etmektedir.
İşte Coğrafî vaziyetinin bu müsaadekârlığından dolayıdır ki Konya değil yalnız tarihî zamanlarda, hattâ eski devirlerde bile daima ve batıdan doğuya vukubulan muhaceretlerin, seyrüseferlerin; istilâ ve akınların güzergâhı olmuştur.
Hititler Lykya'ya ve Arzava'ya olan seferlerinde Konya'dan geçtikleri gibi, daha sonraları İranîler de Yunanistan'a olan seferlerinde ve Yunan kumandanı Xenophone onbin Yunan askerini İran'a sevk eder­ken ve gerek daha sonraları İskender, Haçlılar ve saire hep Konya'dan geçmişlerdir. Konya yolunun bu suretle tarihin her devrinde bilhassa tercih edilmiş olmasına sebep yine coğrafî vaziyetidir. Suriye'ye gelip de Kilikya'yı ve (Gülek Boğazı) vasitesiyle Torosları geçerek Konya ova-yaylasına çıkmış olan her hangi bir kavim, daha kuzeyi takip edip de Lykaonya çöllerinde hem yolunu kaybetmek, hem de susuz ve yiyeceksiz kalarak bin türlü zahmet ve meşakkatlere uğra-maktansa daima bir rehber gibi batıya ve batı kuzeye doğru uzanmakta olan Torosların ve bunların şubelerinin kuzey ve doğu eteklerini takip ederek, kaldıkları merhalelerde bol bol su ve yiyecek ve barınacak bir yer bulabilmek için işte bu güney yolunu tercih etmişlerdir ki bu yolda tabiatıyla Konya şehrinin bulunduğu noktadan geçmektedir. Çünkü bu mühim şehir, Toroslardan teferru etmiş olan dağların doğu eteklerin­den nihayet bir saatlik bir mesafede bulunmakta ve dağların bolca gönderdikleri sularla sulanmakta ve hayat bulmaktadır.
Böyle batı kuzey ve doğu kuzeye uzanan ve Avrupa'yı Asya'ya rapteden en mühim ve en işlek bir yolun üzerinde bulunmasından başka fazla olarak ta bunun tam ortasında ve doğrudan doğruya batıdan: Ege denizi sahillerinden gelen ve diğer taraftan da doğu ve kuze­ye giden diğer yolların da birbirini katettikleri bir nokta üzerinde bu­lunması bu şehrin ticaret bakımından inkişafına pek büyük hizmet etmiştir.
İstilâ ve fütuhat devirlerinden başka zamanlarda da Anadolu komşusu olan medenî ve mamur kıtalarda daimî surette ticarî ve fikrî münasebetlerde bulunmuştur. Bunun sebebi Anadolu'nun tabiî membaları itibariyle olan zenginliğidir. Anadolu'nun gerek kuzey ve gerek güney versanlarında bulunan ve oradan silsileler halinde uzanan dağlar, zengin ormanlar yetiştirmiştir. Sümerler, Akadlar, Asurîler gibi medeniyet sahasında ilerledikleri halde memleketleri ormandan mah­rum bulunan milletler her zaman Anadolu'nun, dışları ormanlarla süslü olan bu dağlarının içleri de maden cevherleriyle dopdoludur ve bu madenler pek eski zamanlardan beri işletilmişlerdir. Halbuki yukarıda zikrettiğimiz medenî kavimlerin memleketleri ormandan olduğu gibi madenî cevherlerden de mahrum oldukları cihetle bunları tedarik etmek için de yine Anadolu'nun zengin tabiî definelerine müracaat et­mekten uzak kalamamışlardır. İşte Anadolu'nun ve bu meyanda Konya'nın, tarihin en eski zamanlarında bilhassa şark kavimleriyle yaptığı ticaretin en başlıca amilleri bunlardır: Transit ticareti, kereste ticareti, maden ticareti.
Milattan 3 Bin Yıl Önce KONYA: İslâmiyetten evvel Anadolu'nun ve bilhassa Konya havalisinin ve Konya ile pek yakından komşu bulunan ve hemen pek çok bakımdan tarihleri birbirine karışan kıtaların, meselâ Kapadokya'nın İsa (a.s.)'dan evvel üçüncü bin'de iktisadî bakımdan ne vaziyette bulunduklarına atfınazar edelim.
İsa (a.s.)'dan evvel üçüncü binde Orta Anadolu'nun iktisadî vazi­yeti: Bir takım iktisadî sebepler bazı Sümer prens ve hükümdarlarını, kuvvetli zamanlarında, Akdeniz kenarındaki zengin bölgelere doğru uzak seferler yapmak teşebbüsünde bulunmağa sevk ve tahrik etmiştir. Uruk hükümdarı Gılgameş'in destanı, bu kahramanın, Gâvur Dağlan Amanus'tan başka bir şey olmayan “Ardıçlı Dağlar Memleketi” kiralı olan Huvava yahut Humbaba'ya karşı olan mübarezelerini hikâye eder. Bu destan, bize kadar gelmemiş olan bir takım tarihî malûmat üzerine istinad etmektedir. Humbaba, Suriyelilerdeki Kombabos efsanesinin mevcut olması da Fırat Nehrinin aşağı havzasındaki medeniyet ile Küçük Asya arasındaki eski münasebatı yâd ve hatırlatacak olan hikâ­yelere, İsa (a.s.)'dan evvel XIII. üncü asırda bile, Anadolu'ya ne kadar büyük bir ehemmiyet verilmekte olduğunu ispat eylemektedir.
İsa (a.s.)'dan evvel 2700'e doğru Adab kiralı Lugal-anna-undu bu kıt'ada hakimiyetini tesis ve idame ettiğini iddia ediyor. XXVI. ncı asırda, üçüncü Uruk sülâlesinden Lugalzaggizi güneşin battığı cihette yolunun “Yukarı Deniz”e (yani Akdeniz)'e kadar açıldığını görüyor. Lugalzaggizi'ye halef olan ve Saınî ırkından bulunan Akkad sülâlesi ayni kıt'ada bir takım seferler yapıyor ve Küçük Asya'ya müdahale ediyor. Bu sülâlenin müessisi olan Sargon, Fırat üzerindeki Mari (Tellülharirî), Suriye sahilinde ve Gubla (Cebail) nın güneyindeki Yarmuti ve Amanus dağlarının güney silsilelerinden ibaret olan İbla (Cebeli arsuz) ile Amanus Dağı'ndan başka bir şey olmayan “Ardıç dağı” ve Cebeli Lübnan'dan ibaret olan “Açıkdağ” idiler. Bu destanda Sargon'un “Gümüş dağlan”na kadar gittiği zikredilmektedir ki burası da Kapadokya'dan ibarettir.
Romalılar Zamanında Anadolu ve KONYA: Romalılar devrinde Küçük Asya ve bilhassa Konya'nın ticaretin­de evvelki devirlere nazaran evsafı mümeyyizeyi haiz bir tahavvül görülmez. Gerek ziraat ve hayvanat ve gerekse maâdin ve sanayi cihetinden serveti ve ihracatı Hellenistik devirde ne gibi şeyler idise Ro­malılar zamanında da yine onlardır.
Bundan evvelki devirlerde olduğu gibi Lycaonia hıttası ve şimdiki Konya Vilâyetinin diğer aksamı yine Toroslar üzerindeki kurşun, gümüş ve altını ihtiva eden maden ocaklarıyla yine Tatta gölünden çıkarılan beyaz, temiz ve leziz tuziyle, yine bol surette ürettiği buğday, arpa ve çavdarıyla, yine güzel ve uzun yünlü koyun ve keçileriyle ve yine bu yünlerden imal olunan halılarıyle…. vs. meşhurdur.
Ticaret yollarına gelince, yine ta Hititler, İranîler ve Yunanlılar zamanındaki büyük yollardır. Yani batıdan gerek Gediz = Hermos vadisini takiben kuzeyden ve gerek Menderes (Meandre) vadisini takiben güneyden gelen iki yol Yanık Ladiğe (Laodicee Conibusta) geldikten sonra ya doğuya gitmekte devam ederek Koropasos -Coropassos yoluyla Aksaray - Archelais ve Kayscriye = Mazaca'ya ve yahut ta güneye inerek Konya = Iconium, Karaman = Lâranda ve E-reğli = Cybistra yoluyla Gülek Boğazına doğrulur ve oradan da Suriye'ye ve Fırat nehrine doğru giderlerdi. Bütün bu hususlarda eski devirlerde ve bilhassa Hellenistik devirde olduğundan farklı bir şey yoktur.
Bizans İmparatorluğu zamanında KONYA: Roma İmparatoru Diokletien zamanında, 292 senei Milâdî sene­sinde yollar manzumesinde bir tahavvül görüldü. Bu imparator İzmit=Nicomedia şehrini imparatorluğa payitaht ittihaz etti. Bu devirden itibaren Nicomedia ile vilâyetleri yekdiğerine bağlayan yollar büyük bir ehemmiyet elde ettiler. Milâdın 330 senesinde İstanbul, impara­torluk için payitaht olarak seçildiğinde bu temayül artık mutat bir hale gelmiş bulunuyordu. Nicomedia'ya olduğu kadar da İstanbul'a giden bütün bu yolların birbirleriyle birleştirilmesine teşebbüs edildi. Şimdi cazibe merkezi artık Roma değil İstanbul olmuştu. Roma ticareti için kullanılan yollar azalarak sade iki bölgeye yan yan yollara inhisar etmişti. Jüstiniyen'in zamanı hükümetinde tahauvül tamamlandı. Te­şebbüs ettiği idarî ıslahat ve tensikatta bu hükümdar eski yollar man­zumesine nihayet vererek yeni sistemi kabul ve takviye etmiştir.

SELÇUKLULAR ZAMANINDA ANADOLU, KONYA YOLLARI VE HANLARI
Selçukîler zamanı tekmil Anadolu'nun ve fakat bilhassa Konya'nın bir şaşaa ve ihtişam devri olmuştur. İki buçuk asra yakın bir müddet devam eden bu devirde medeniyet, her şubesinde, her sahasında şayanı hayret bir şaşaa ve inkişaf göstermiş, her tarafa gözler kamaştıran ziyalar saçmıştır. Bu ziyanın merkez-i İntişarı Konya şehri olup bura­dan şuaat tarzında her cihete intişar ediyor, ve bütün hudutlara kadar uzanıyordu. Bu medeniyet tâ Azyanikler ve Hitit devrinde başlayıp Frigyalılar, İranîler, Yunanlılar, Romalılar ve Bizanslılar devirlerinden geçerek Selçukîler devrine kadar gelmiş ve bu zamanda şaşaa ve inki­şafının son şiddeti iktisap etmişti.
Selçukîler mahallî kadim medeniyetlere varis oldukları gibi islâmiyetin parlaklığı zamanında doğudan, Hintten, Cinden ve İrandan gelen diğer medeniyetlerden de hissedar olmuşlar, velhasıl bunların hepsini de Türkün, nuru, terakkiyi, vüs'ati seven, ruhu ile yoğurup mezcederek bundan gözler kamaştırmağa kâfi bir netice husule getir­mişlerdi.
İslâmiyet intişar ettiği yerlerdeki mimarları ve diğer her türlü san'atkârları ve san'at işçilerini faaliyete getirmişti. Nasıl ki bir takım seyyahlar, dervişler vasıtasıyla felsefî meslekler ve telâkkiler, tasavvuf? mezhepler ve düşünceler İslâm âleminin bir başından öbür başına kadar mesafe ile her sahada intişar ediyorsa işte mimarî de bu suretle san'atkârlar tarafından her tarafa yayılıyor. Kuvvetli bir koruyucunun, terakkiperver bir hükümdarın muzaheretine mazhar oldukları yerlerde bediî abideler bırakıyorlardı. Hint'ten, Çin'den, İran'dan gelen müzeyyen eşya üzerindeki tesirlerini gösteriyorlardı. Bu suretle Selçukî san'atın bir derecesi tekâmüle vâsıl oldu.
Selçukîler zamanında Anadolu'nun her tarafı camiler, medreseler, mektepler, kervansaraylar, imaretler, darüşşiffalar, su yolları, köprüler, saraylar ve daha bir çok diğer binalarla doldu.
Selçukîler, hakimiyetleri altındaki bu büyük kıt'ada muntazam ve kuvvetli bir teşkilât vücuda getirmişlerdi. Uzun bir müddet sulh ve asayişin temini, ticaret ve servetin de inkişafını mucip olmuştu.
Anadolu, zaten doğu ile batı arasındaki büyük ticaret yolları üze­rinde bulunduğundan evvelden beri ticarî noktai nazardan mühim bir mevkie haiz olduğu gibi bu ehemmiyet Selçukî Türk medeniyetinin inşaı zamanında daha ziyade artmıştır. O zamanlar henüz Süveyş ka­nalı açılmamış ve hattâ Ümit Burnu yolu bile keşfedilmemiş bulundu­ğundan Şark ile Garp yani Asya ile Avrupa arasındaki yegâne büyük ticaret yolu Anadolu'dan geçiyordu. Bu şiddeti faaliyet ise bir çok kervansarayların inşasını istilzam etmişti.
Selçukîlerin ticarete verdikleri ehemmiyeti anlamak için hâlâ ba­kiyeleri ortada duran bu muazzam kervansarayların intizam ve azame­tini görmek kâfidir. Ticarete verilen ehemmiyetin sonucu olarak da yollara ve köprülere ehemmiyet verilmiş ve gayet metîn ve asırlarca müddet payidar olan kârgir köprüler vücûda getirilmişti.
Selçukî hanlarının Konya'dan itibaren her tarafa doğru adeta şuaat tarzında açılıp uzandığı görülür:
Şuam birisi Konya'dan çıkarak batı kuzeye gider ve Afyonkarahisar'da nihayet bulur. Bu hat üzerindeki başlıca abideler: (Dokuzun hanı), (Kadın hanı), (İshaklı hanı)'dır.
Diğer bir şua Konya'dan çıkarak doğu kuzey istikametini takiben Sivas'a doğru gider: Bu hat üzerindeki hanlar pek çoktur: Zazadın (Sadettin) hanı, Akhan (Greko-Romen devirdeki Coropassos şehrinin bulunduğu noktada). Sultan hanı, Aksaray, diğer Sultan hanı…. vs. dir.
Diğer bir şu'a Ulukışla'dan başlayarak Niğde'den geçer ve Kayseri'de diğer şu'a ile birleşir.
Diğer bir şua Konya'dan başlayarak Beyşehir'den geçer ve Alâiye (Alanya)'de nihayet bulur.
Velhasıl bütün bu hanlar, hem hâlâ arkeologların ve sanayii nefi­se erbabının vecd ve hayretlerle nazarı temaşalarını üzerinde tevfik edecek kadar bedi, birer eseri san'at, hem de asırlarca müddet şark ile garp. şimal ile cenup arasındaki iktisadî ve ticarî faaliyetin temami inkişafına hadim ve her türlü istirahati, huzur ve sükûnu cami birer melce (sıığınak), birer penah olmuşlardır.
Osmanlılar Zamanında Anadolu Ticaret Yolları ve Hanları: Osmanlıların Bizans ve Selçuklulardan devraldıkları İpek Yolu üzerindeki yolların bir kısmı tekerlekli araçların geçmesine elverişli düz yollardır. Büyük bir kısmı ise kervan ulaşımına imkan tanımakta­dır. Yine Osmanlılar kervansaray, köprü gibi bayındırlık tesisleri kurulup geliştirilmiştir. Bu durum daha çok Selçuklulardan miras kalan Anadolu için geçerlidir.
Konya ve Civarında Osmanlı Hanları
- Bezirciler Hanı
- Mumbiç Hatun Hanı
- Nizamiye Hanı
- Selçuk Hanı
- Hoca Mezit Hanı
- Bayram Paşa Hanı
- Han (Alaca Han'da)
- Lala Mustafa Paşa Kervansarayı
- Pamukçu Hanı
- Rüstem Paşa Hanı
- Buzlukbaşı Hanı
Osmanlılarda Ticari Yollar Şebekesi: Osmanlılar İstanbul merkez olmak üzere ülkeyi önce Rumeli ve Anadolu ciheti olarak iki bölgeye ayırmış, sonra her bölgeyi de Sağ Orta ve Sol Kol olarak bütün yol şebekesini bu 6 anayola bağlamışlar dır. İstanbul'dan başlayan bu yolların istikametleri şöyledir:
Rumeli cihetinde Sağ Kol (Vize-Aydos-İsmail-Akkirman-Özi Kırım), Orta Kol (İzmît-Sofya-Niş-Belgrad- ….) ve Sol Kol (Tekirdağ Malkara-Dimetoka-Selânik-….).
Anadolu cihetinde Sağ Kol (Eskişehir-Konya-Adana-Antakya… Orta Kol (İzmit- Bolu-Merzifon- Tokat- Sivas-Malatya- Diyarbakır-Musul-Kerkük-Bağdad -Basra ….), Sol Kol (Merzifon'da Orta Kol'dan ayrılarak Erzurum-Kars-Tebriz).
Bu yollar üzerinde arazinin topografyasına göre 3 ilâ 18 saat aralıklarla değişen menzilhâneler kurulmuştur.
Ayrıca bazıları yüzyıllardır kullanılan “kuzey kervan yolu İstan­bul - Bolu - Amasya - Tokat - Şebinkarahisar - Erzurum - İran, Kayseri yolu Sapanca - Geyve - Beypazarı - Ankara - Kayseri, Hac yolu (Şam üzerinden Mekke ve Medine'ye ulaşır), Bursa - İzmir yolu, Bursa -Çanakkale yolu gibi ticaret yollan da vardır. Bunların üzerinde menzilhanelerden ayrı her biri bir kale niteliğinde sivil konaklama tesisleri olan kervansaraylar ve hanlar bulunur. Ayrıca dağ başlan, tehlikeli geçitler gibi ulaşılması zor, ıssız noktalarda yol emniyetini sağlayan bir de derbent teşkilatı vardır.
Karayollarını kesen nehirlerin köprü yapımına imkân vermeyen bölümlerinde karşılıklı geçişler için çoğu kez bedava yararlanılan vakıf gemiler işletilmiştir.
Osmanlılarda Ticari Ulaşım Muhafazası: Koruyucu Dervişler: Ulaşım güvenliğinin sağlanması için zavi­yeler yaptırılmış ve buralarda dervişler görevlendirilmiştir.
Koruyucu Derbendler: Sonraları bu amaçla derbent teşkilatı oluşturulmuş, Anadolu'da 2.288 ve Rumeli'de 2.906 aile, avarız vergi­lerinden muaf tutularak bu işle görevlendirilmiştir.
Derbentler, bir bölgenin ve yolun emniyetinin sağlanması bakı­mından önemli bir tesis olmaları yanında, ıssız yerlerin şenlendirilmesi için iskan vasıtası olarak ta kullanılmışlardır.
Derbentler iki çeşitti: Birincileri yurtluk ve ocaklık şeklinde tı­mar sistemi içerisinde kullanılan derbentler, ikincileri vergi muafiyet­leri usulü ile kurulan derbentlerdir. Bu ikinciler vakıf, has veya boş topraklar üzerinde kurulmaktadır.
Bir başka açıdan derbentler kale mahiyetinde olanlar, vakıf şek­linde bulunanlar, han ve kervansaray olarak kullanılanlar, köprü ci­varlarında bulunanlar olarak kısımlara ayrılabilirler.
Derbentler, XVII. yüzyıldan itibaren kırsal kesimde güvenliğin azalmasına paralel olarak, bozulmaya başlamışlar, görevlerini yapa­maz duruma düşmüşler ve askeri mahiyette olanları hariç, yerlerini bırakmışlardır. Bu durum da güvenliğin ortadan kalkmasına ve çevre köy hatta kasaba ahalilerinin eşkıya baskınlarından korunmak için yerlerini terk etmelerine yol açmıştır. Devlet XVIII. yüzyıl başlarından itibaren bu bozuk duruma müdahale ederek derbent ahalisini eski yerlerine yerleştirmeye veya yeni ahali sevk etmeye başladı.
Osmanlılarda Ticari Posta ve Yol Murakabesi: Resmî haberleşme, “ulak teşkilâtıyla sağlanırdı. Başlangıçta iyi ata binen tatarlar arasından seçildikleri için kendilerine “tatar” denilen bu ulaklara sonraları “sâî, haberci, postacı” da denilmiştir. Kendilerine mahsus elbise ve kalpak giyerlerdi. Bu elbiselerin başkaları tarafından giyilmesi yasaktı. Bir ulak güzergâhın topografyası, yol üzerinde su kuyuları, meskûn yerler bulunup bulunmaması, menzillerin ve atların durumuna göre ve namaz vakitleri hesaba katılırsa günde 12 ilâ 48 mil gidebilirdi. Bunlar askerî yollar üzerindeki menzilhanelerden beygir değiştirmek, ihtiyaç gidermek için yararlanırlardı. Her menzilde yor­gun hayvan ve ulak değiştirilirdi. Ama haberler gizli ve önemli ise ulaklar değiştirilmezdi.
Menzil teşkilâtı özel haberleşme için kullanılmazdı. 50-60 ulağı olan vezir daireleri vardı. Ulaklar yolları üzerindeki şehir ve kasaba­larda ahaliyi Şer'î mahkemelere toplayarak taşıdıkları ferman ve hü­kümleri okuturlardı. Taşradan merkeze gönderilen evrakı da yine ulaklar getirirdi. Özel haberleşme sâî'lerle yapılırdı. Bunlara da yaptık­ları hizmet karşılığı ücret ödenirdi.
1839 yılında menzil teşkilâtı terk edilerek posta teşkilâtı kurul­muştur. Osmanlı İmparatorluğu'nda deniz taşımacılığının iskeleleri Karadeniz kıyılarında, Akdeniz cihetinde ise Mora'ya ulaşan sahiller­de ve Cebel-i Tarık'a kadar uzanan Ege, Kuzey Afrika kıyılarında sıralanmışlardır. Bu iskeleler menzilhânelerin ilga olmasından sonra kurulan posta teşkilatı için kullanılmışlardır. Posta teşkilatıyla beraber menzil teşkilatı ortadan kaldırıldığından, Osmanlı ülkesi içinde büyük devletlerin postaları da Osmanlı postalarının kullandığı yollar ve im­kânlardan yararlanabiliyorlardı. Üstelik Batılı posta teşkilatları daha deneyimliydi. Ayrıca Avrupa'dan ülkemize mektup, gazete ve dergi gönderen gayrimüslimler ve Jöntürklerce de tercih edildiklerinden rekabette üstünlük sağlamışlardı.

OSMANLILAR DEVRİNDE DÜNYA VE TİCARET
Resmi adı “Ed - Devle El- Aliyye El-Usmaniye” olan Osmanlı Devleti devrinde Konya için bir şey değişmedi, çünkü bunlar Türk kavimlerinden olup sünni müslüman kimselerdi. Bu memleketlerin Osmanlı hâkimiyetine girmek sanki bu yöre halkının isteğiydi. Bu sebepten Osmanlılar ticaretten, medeni, dini hayattan bir inkilâb yap­mamışlardı.
Karamanoğulları başka bir cihetten işaret alarak Osmanlının bü­yümesine engel olmak istediler ise de başaramadılar. Ve böylece Konya mahalli bir vilayete başkent olmaktan çıkıp cihan şümul bir devlete bir eyalet oldu.
Bu cihan şümul devlet ile yek parça haline gelen Anadolu ve Konya eski hayatına devam etmişti.Karayolu ticaretin devamına gere­ken kervan sarayları,yol köprü inşaları devam ede gelmişti.
Bu devletin himmeti ile yeni çarşılar ve pazarlar kurulmuştu. Hatta devletin sahası büyümesinden dolayı da ticaret daha geniş yerlere uzanmıştı.
Malumdur ki, ticari malların nakli, insanların ve hayvanların sırtlarında taşınmakla başlamıştı. Sonraları ırmaklarda, göllerde ve denizlerde yelkenli gemiler kullanılırdı. Binlerce yıldan beri eşyanın ulaşımı, değişmez bir şekilde daima aynı hızla, yani karadan at,katır ve deve gibi hayvan sırtında kervanlarla nakledilir ve karadan denize gelinince gemilere aktarılırdı.
Bir kaç on yıl içinde, sürat devri gelip yerleşti.
Önce Buhar, ticaret âleminde belirdi. Ve 19. yüz yıl başlarında yaygınlaştı.
1824 den itibaren demir yolu mesafeleri kısalttı ve Lokomotifler ağır katarları çeker hale geldi.Demiryolu şebekesi genişletildi ve dün­yayı sardı…Buharlı gemi eşyanın naklini daha çabuklaştırdı.
Geçen yüzyılın sonunda yeni icadlar ve petrolün kullanılması,yollara daha bir canlılık getirdi. Şiddetli bir rekabet kamyonla lokomotifi birbirine düşürdü.
1919 dan sonda Havacılık gelişti, 1950'lerde Uzak Doğuya uçar oldu.
Haberleşme araçlarındaki gelişme, aynı tempoyu izledi. 1832 yılında Mors telgraf alfabesi icad edildi.
1878 yılında Okyanus dibine ilk kablo çekildi. Yeryüzü git gide daha yoğun çeşitli Kara, Deniz ve Hava ulaşım araçlarıyla çevrelendi. Okyanusların arasında kanalların, Alplerde tünellerin açılması büyük karayollarının inşası mesafeleri iyice kısalttı.Bununla paralel olarak mübadelelerde de bir hacim çoğalması görüldü… Ağırlıkları yüzünden 19. yüzyıl başından önce taşınması mümkün olmayan mallar, millet­ler arası yollarda görülmeye başladı.
Osmanlıların döneminin büyük bir kısmı bu icadların devri sayılır.
Osmanlı da büyük inkişafa soyundu. Kendisi de bir taraftan icadetti.
Diğer taraftan Avrupa'nın icadlarından faydalandı.
Denizlerinde Buharlı, petrollü gemiler çalıştırdı.
Tiren yollarınım döşetti. Berlin - Medine-i Münevvere'ye kadar ulaşan hatlar kurdu. Osmanlı Uçakları İstanbul - Kahire arası uçuş düzenledi.
Fakat koca çınarın milleti kendi kendini gereği kadar yenileyemedi. Ve bu çınarın budanmasına ve gövdesinin kesilmesine sebep oldu…
Ama kökü sökülmedi. Cumhuriyet kuruldu ve büyük bir hamleyle aşırı ilerleme ile bugünkü muasır devletler seviyesini geçti.
KAYNAKÇA
1- Midhat Altan; Konya'nın İktisadî Bünyesine Bir Bakış, 1940
2- Mehmet Eminoğlu, Konya Ticaret Teşkilâtı, KTO Yayınları, No: 16
3- Sakaoğlu Necdet, Akbayar Nuri; Osmanlıda Zana'atten Sanata, Körfezbank, İstanbul 1998

Konya İlinin Sorunları, Öncelikleri Ve Beklentileri


Anadolu'nun önemli ticaret merkezleri arasında yer alan Konya, son yıllarda sanayi alanında yapmış olduğu önemli atılımlar ile ülkemizin sanayi ve ticaret metropollerinden birisi haline gelmiştir.
Bulunduğu coğrafi alan, geçmişten gelen bir transit ticaret merkezi olma özelliği ve uluslararası platformlarda düzenlenen fuarlar Konya'yı, Anadolu'da çok önemli bir il konuma getirmiştir.

Konya sanayi ve ticaret alanında önemli rekabetçi üstünlüklere sahip bir ildir.
• Arazi potansiyeli olarak Konya Türkiye'nin en şanslı şehirlerinden biridir.
• Düz arazi varlığı fabrikaların kurulması açısından çok avantajlıdır.
• Deprem riski en düşük iller arasında yer almaktadır.
• Çok yönlü ve esnek sanayisi ile büyük üretim kapasitesine sahip yatırımlar için geniş sektörel yatırım altyapısına sahiptir.
• Kara, hava ve demiryolu ile Türkiye'nin ve dünyanın her noktasına ulaşım imkanı bulunmaktadır.
• Avrupa'ya ve Ortadoğu'ya yakındır.
• Transit ticaret merkezidir.
• Düzenli şehirleşme vardır.
• Nitelikli işgücüne sahiptir.

Bununla birlikte yatırımlar açısından son derece cazip illerden biri olan Konya'da hâlâ çözüm bekleyen bazı sorunlar bulunmaktadır.
A.KONYA'NIN SORUN ALANLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZ
• Endüstri Bölgesinin Kurulması
• Ana Sanayi Yatırımları
• Kümelenme Politikası
• Tarımsal Sanayi ve Kop Projesi
• Teknik Üniversite ve Sosyal Bilimler Üniversitesi
• Mesleki Eğitim Merkezinin Kurulması
• Bölgesel Menkul Kıymetler Borsası
• Ulaşım Sorunları (Hızlı Tren, Duble Yol, Çevre Yolu, Sivil Havaalanı)
1. ENDÜSTRİ BÖLGESİNİN KURULMASI
Konya bugün Türkiye'de gelişmişlik açısından sayılı iller arasında yer almaktadır. Aynı zamanda yüksek bir sanayileşme potansiyeline sahip olan Konya bugün dört adet organize sanayi bölgesi ve sayısız özel sanayi sitesine sahip olan bir şehirdir ve her yönüyle yeni sanayi merkezlerinin kurulmasına hazır bir kenttir.
Konya'nın mevcut potansiyeli de dikkate alındığında, 5084 sayılı Teşvik Yasası'ndan yararlanamaması nedeniyle meydana gelen olumsuz etkiler, başvuru aşamasında olan bir Endüstri Bölgesinin Konya'ya kazandırılmasıyla bertaraf edilebilir.
Endüstri Bölgesi kurulması ile;
- ülke ekonomisinin gelişmesine katkı,
- teknolojik gelişme ve teknoloji transferi,
- üretim artışına katkı,
- istihdam artışı,
- yeni yatırımların teşviki,
- yabancı sermaye girişi sağlanacaktır.
2. ANA SANAYİ YATIRIMLARI
Nüfus bakımından 4., toprak bakımındansa Türkiye'nin en büyük ili olan Konya'nın kamu yatırımlarından aldığı pay oldukça düşüktür.
2006 yılında kamu yatırımlarından 265 milyon 242 bin YTL pay alarak 9. sırada yer alan Konya, 2007 yılında 240 milyon 895 bin YTL pay alarak 11. sıraya gerilemiştir. Bu nedenle İlimizin kamu yatırımlarından aldığı pay arttırılmalıdır.
İlimizin ön plana çıktığı sektörlerde büyük ana sanayi yatırımlarına ihtiyaç duyulmaktadır. Özellikle ilimiz; otomotiv yan sanayi, makine imalat sanayi, ayakkabı, gıda, ambalaj ve döküm sektörü, gibi alanlardaki yatırımlarını destekleyecek son derece etkin bir üretim potansiyeline sahiptir. Bu potansiyelin harekete geçirilmesi gerekmektedir. İlimiz sektörel bir üs haline getirilmelidir. Bir KOBİ başkenti olan Konya'mızda KOBİ'lere yönelik yatırım ve desteklerin artırılarak sürdürülmesine özel önem verilmelidir.

3. KÜMELENME POLİTİKASI
Küreselleşmenin etkilerinin her alana yayıldığı günümüzün rekabet koşullarında fiziksel kaynaklara sahip olanlar değil, bu kaynakları rakiplerinden daha verimli ve etkili kullananlar rekabet edebilmekte ve varlıklarını sürdürebilmektedir.
İlimizde yapılacak olan etkili bir kümelenme çalışması firmalara rekabette öne çıkmaları için pek çok avantaj sağlayacaktır. İlimizde büyük bir kümelenme potansiyeli bulunmaktadır. Bu potansiyelin en iyi şekilde değerlendirmesi amacıyla KOBİ'ler desteklenmeli ve bu konuda bilinçlendirilmelidir.

4. TARIMSAL SANAYİ VE KOP PROJESİ
• Konya bir tarıma dayalı sanayi ve bitkisel hayvansal üretim merkezidir.
• Tarım ve hayvancılık sektörü Konya ilinde, taşıdığı yüksek potansiyel itibariyle Türkiye için büyük önem arz etmektedir.
• Tarımsal ürün borsaları aracılığı ile dünya pazarına uyum için gerekli çalışmalar yapılmalıdır.
• Tarım-sanayi entegrasyonu sağlanmalıdır.
• Akılcı tarım politikaları ile tarımın ülke ekonomisine katkısı artırılmalıdır.
• Konya'da tarım sektörü için çok önemli olan KOP Projesi, Türkiye'nin ilk sulama projesi olma özelliği taşımaktadır.
• Proje ile Konya Ovası'nın yüzde 70'ini sulanabilir hale getirecek ve bölgede su sıkıntısı çekilmeyecektir.
• Ayrıca sulama sorunu ortadan kalkarak tarımda ürün çeşitliliği artacak ve sanayinin hammadde ihtiyacını karşılayacak ürünler yetiştirilmiş olacaktır.
• Projenin en önemli parçası olan Mavi Tünel Projesinin temeli atılmıştır. Projenin bir an önce tamamlanması konusunda çalışmalara hız verilmelidir.

5. TEKNİK ÜNİVERSİTE VE SOSYAL BİLİMLER ÜNİVERSİTESİ
İlimiz sanayisinin ihtiyaç duyduğu nitelikli işgücünü karşılayacak bir teknik üniversitenin Konya'ya kazandırılması gerekmektedir. Kurulacak olan üniversite, üniversite- sanayi işbirliğine teknik yönden büyük katkılar sağlayacaktır. Ayrıca söz konusu üniversitenin sanayide Ar-Ge faaliyetlerinin artırılmasına yardımcı olacak bir teknik altyapıya sahip olmasına dikkat edilmelidir. Kurulacak olan üniversite ileri teknoloji merkezi öncelikli ve özellikli olmalıdır.
Teknik üniversitenin yanı sıra ilimize bir Sosyal Bilimler Üniversitesi'nin kurulması da aynı derecede önem taşımaktadır. Kurulacak olan üniversiteler ile Konya'nın bir eğitim başkenti haline getirilmesi sağlanmalıdır.

6. MESLEKİ EĞİTİM MERKEZİNİN KURULMASI
Sanayicimizin ihtiyaç duyduğu kalifiye eleman eksikliğini gidermek için eğitim sistemi yeniden gözden geçirilmeli ve mesleki eğitim yeniden yapılandırılmalıdır. Bu amaçla ilimizde bir Mesleki Eğitim Merkezi kurulmalıdır. Üniversiteye gidemeyen lise mezunları bu mesleki eğitim merkezi vasıtasıyla sanayiye kazandırılacaktır.

7. BÖLGESEL MENKUL KIYMETLER BORSASI
Sermaye piyasasında yapılacak değişiklikle;
• Anadolu'da ekonominin lokomotifi olan KOBİ'lerin sermaye ihtiyaçlarını minimum maliyetle elde etmeleri için Nasdaq benzeri bölgesel borsaların oluşturulması gerekmektedir.
• Konya'nın her geçen gün gelişen sanayisi ve ticareti göz önünde bulundurularak mahallî bir menkul kıymetler borsasının kurulması zarurî görülmektedir.

8. ULAŞIM
Yatırım ve istihdamın üst sınırlara tırmandığı Konya'da, üretilen malların iç ve dış pazarlara ulaşması ulaşım alt yapısının gerçekleşmesi ile mümkün olacaktır.
Bu nedenle Konya-Ankara arası hızlı tren ve Konya'yı diğer illere bağlayan yolların duble yola dönüştürülmesi projelerinin tamamlanması ve yurtiçi ve yurtdışı hava ulaşımının sağlanarak sivil havaalanının kurulması çalışmalarının bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir.

8.1. Hızlı Tren Projesi
Nüfus, tarım ve sanayi açısından Türkiye'nin büyük şehirlerinden biri olan İlimiz, hızlı tren projesi ile Ankara'ya ve İstanbul'a yakınlaşacaktır. Bu projenin tamamlanmasıyla, İstanbul-Konya arasındaki 12 saat 25 dakikalık mesafe 3 saat 45 dakikaya düşecektir.
İlimizin ülke içindeki bağlantılarını daha kuvvetli ve işlevsel hale getirecek olan hızlı tren projesinin bir an önce tamamlanması gerekmektedir. Ayrıca Konya-Mersin-Adana ve Konya-Antalya arası hızlı tren çalışmaları başlatılmalıdır.

8.2. Duble Yol Yapımının Tamamlanması
İlimiz İç Anadolu Bölgesinin ortasında diğer bütün illeri birbirine bağlayan önemli bir geçiş güzergahıdır. Bu nedenle Konya'yı lojistik üst haline getirilebilecek çalışmalar yapılmalıdır.
Bu çerçevede Konya ile çevre iller arasındaki duble yol çalışmalarının genişletilmesi ve Nazım imar planı çerçevesinde 126 km'yi bulan Konya şehir çevre yolu yapım çalışmalarına bir an önce başlanması gerekmektedir.

8.3. Sivil Havaalanı
Konya ve etki alanı düşünüldüğünde en büyük ihtiyaçlarından birisi Sivil Havaalanı Projesidir. Böyle bir proje Konya'yı bir fuar ve kongre merkezi haline getirecektir. Ayrıca proje, Konya ile bir bütünlük arz eden Aksaray ve Karaman illerine de hitap edecek bir yapıda hazırlanmalıdır.
Diğer yandan mevcut askeri havaalanı şehir içinde kalmaktadır. Bu nedenle mevcut askeri havaalanı Karapınar çevresine nakledilerek, merkezdeki havaalanı sivil havaalanına dönüştürülmelidir.

8.4. Yurtiçi ve Yurtdışı Hava Ulaşımı
Bugün Konya'dan sadece İstanbul'a uçak seferleri bulunmaktadır. Konyalı işadamları başta İzmir olmak üzere bazı büyükşehirlere de iç hat seferleri düzenlenmesini istemektedir. Bu çerçevede İzmir-Konya-Gaziantep, İzmir-Konya-Erzurum, İzmir-Konya-Van gibi aktarmalı seferler konulmalıdır.
Ayrıca Konya'nın ihracat potansiyeli göz önünde bulundurulduğunda, Konya'dan yurtdışına uçak seferlerinin başlatılması büyük önem taşımaktadır.

A. ÜLKEMİZİN SOSYO-EKONOMİK ÖNCELİKLERİNE YÖNELİK ÖNERİLERİMİZ
Hem ilimizin hem de ülkemizin sosyo-ekonomik önceliklerine yönelik bazı önerilerimiz vardır. Bunlar şu şekildedir:

• Eğitim Reformu ve İşgücü Beceri Dönüşümü
• Sosyal Güvenlik Reformu
• Vergi Sisteminin Yenilenmesi ve İyileştirilmesi
• İstihdam Piyasası ve Çalışma Mevzuatı Reformu
• Girişimciliğin Teşvik Edilmesi
• Altyapı Sektörlerinin Rekabete Açılması
• Yatırım Teşvik Sisteminin Revize Edilmesi
• İnovasyon
• Yeni Ticaret Kanunu
• Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun
• Hipermarketler Yasa Tasarısı

1. EĞİTİM REFORMU VE İŞGÜCÜ BECERİ DÖNÜŞÜMÜ
• Eğitim sistemi ile işgücü piyasası arasındaki ilişkiler kuvvetlendirilmelidir.
• İşgücünün beceri dönüşümünü sağlayan aktif politikalar izlenmelidir.
• Öğrencilerimizin son teknolojik gelişmeleri takip etmelerini sağlayacak bilgi ve teknoloji donanımları temin edilmelidir.
• Türkiye'de mesleki eğitim veren okulların tüm ortaöğretim kurumları içerisindeki payı %35 iken, Avrupa'da bu oran %70'ler seviyesindedir.
• Türkiye'de mesleki eğitimin payı AB standartları seviyesine getirilmelidir.

2. SOSYAL GÜVENLİK REFORMU
• Yapılacak olan Sosyal Güvenlik Reformu ile sosyal güvenlikte birlik sağlanmalıdır.
• Hızlı ve yerel hizmet sunumu sağlanmalıdır.
• Vatandaş memnuniyetini artıracak ve bürokrasiyi azaltacak düzenlemelerin bir an önce uygulamaya geçirilmesi sağlanmalıdır.
• Özellikle kadınlara yönelik girişimci teşvikini sağlayıcı düzenlemeler yapılmalıdır.
• Kadınların işgücüne katılımı sağlanmalıdır.
Bu çerçevede;
- Gerekli hukuki düzenlemeler bir an önce yapılmalı,
- Katılımı arttıracak mali düzenlemeler yapılmalı,
- Düşük ücret uygulaması terk edilmeli,
- Eğitim eksikliği giderilmeli,
- Sosyal güvenlikten maksimum seviyede faydalanma sağlanmalıdır.
Bilindiği gibi Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı'nın tamamen uygulanması Temmuz 2008'e ertelenmiştir. Bu ertelenmeden dolayı işçi ve işverenlerimizin zarar görmemeleri için gerekli önlemler alınarak azami dikkat gösterilmelidir.

3. VERGİ SİSTEMİNİN YENİLENMESİ VE İYİLEŞTİRİLMESİ
• Etkin bir vergi sistemi için; verimlilik, vergi yüklerinin adil bir şekilde dağıtılması ve vergi programlarının bir bütün olarak ele alınması gerekmektedir.
• Vergi politikalarının piyasa ekonomisini güçlendirme yönündeki ekonomik politikalarla uyumlu olması sağlanmalıdır.
• Vergide anlaşılabilirlik ve netlik sağlanmalıdır.
• Kayıt dışı ekonominin azaltılması gerekmektedir. Böylece üretim, istihdam ve ihracat artışı sağlanarak, rekabet edebilirliğimiz en üst düzeye çıkarılmalıdır.
• Kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınabilmesi için tüm tahsilat ve ödemeler banka sisteminden geçirilmelidir.
• Vergi oranları düşürülerek vergi tabanı genişletilmelidir.
• Adil, şeffaf ve iyileştirilmiş bir vergi sistemi için vergi ağırlığı dolaylı vergiden dolaysız vergiye kaydırılmalıdır.
• Vergi yöneticileri vergi yasasını sanayicilere ve iş alemine karşı Demokles'in Kılıcı gibi kullanmamalıdır.
• Vergi idaresi ile vatandaşın beyanı esas olmalı ancak yanıltıcı bilginin tespiti halinde denetleme yapılmalıdır.
• Vergi dairelerindeki gayri kanuni sorgulama uygulamaları ortadan kaldırılmalıdır.
• Reel ulusal gelirin artmasını en fazla teşvik eden vergi yapısına sahip vergi sistemleri ile etkinliği sağlamak esas olmalıdır.
• Vergi sisteminin, yüksek ekonomik faaliyet seviyesini desteklemesinin ve teşvik etmesinin yanı sıra kaynakların en üst seviyede tahsisinin de sağlaması gerekmektedir.
• Kamu harcamaları ile ilgili tasarruflara da azami dikkat çekilmelidir.
• Ülkemizde uygulanmakta olan gelir vergisi sisteminde oto kontrol önlemleri olmalıdır. Ticari hayatı olumsuz etkileyecek düzenlemelerden kaçınılmalıdır.
• Vergi gelirleri bütçe faiz ödemeleri yolu ile yüksek gelir gruplarına rant aktarma aracı haline gelmemelidir. Yani vergi gelirleri gelir dağılımını iyileştirici etkide bulunmalıdır.

4. İSTİHDAM PİYASASI VE ÇALIŞMA MEVZUATI REFORMU
• Şirketlerin birleşmeleri ve KOBİ'lerin ortaklık kurması özel vergi teşvikleri ile desteklenmelidir.
• İşletmeler üzerindeki sosyal yükler azaltılmalıdır.
• Üretimi ve rekabet gücünü esas alan ulusal ücret politikası uygulanmalıdır.
• AB sosyal politikasına uyumda Türk ekonomisinin rekabet gücü gözetilmelidir.
• Çalışan sayısı 50 kişiyi aşan işletmelerde söz konusu olan ilave istihdam anlayışından vazgeçilmelidir. (%3 özürlü, %1 eski hükümlü, %1 terör mağduru istihdamı gibi)

5. GİRİŞİMCİLİĞİN TEŞVİK EDİLMESİ
• Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde girişimciliğin oynadığı rol çok büyüktür.
• Girişimcilik, yeni kaynaklarla, yeni teknolojilerle toplumu tanıştırır ve bu sayede daha önce kullanılmayan veya daha az kullanılan kaynaklar ekonomiye kazandırılır ve üretimde artış meydana gelir.
• Yeni açılan bir şirket veya yeniden yapılandırılan bir şirket ülkenin istihdam hacmini arttırır ve tüm bunlar sonucunda da iktisadi kalkınma pozitif bir ivme kaydeder.
• Girişimcilik Türkiye'de yeni bir kavram olması sebebiyle pek fazla ilerleme göstermemektedir.
• Türkiye'de kadınlar ve gençler eğitim eksikliği ve finansman sorunları yüzünden girişimci olamamaktadır.
• Özellikle kadın ve gençlerin iş dünyasında ihtiyaç duyulan bilgiye, eğitime ve kredi mekanizmalarına ulaşımı sağlanmalı ve bu çerçevede girişimci teşvikini sağlayıcı düzenlemeler yapılmalıdır.

6. İSTİHDAM PİYASASI VE ÇALIŞMA MEVZUATI REFORMU
• Şirketlerin birleşmeleri ve KOBİ'lerin ortaklık kurması özel vergi teşvikleri ile desteklenmelidir.
• İşletmeler üzerindeki sosyal yükler azaltılmalıdır.
• Üretimi ve rekabet gücünü esas alan ulusal ücret politikası uygulanmalıdır.
• AB sosyal politikasına uyumda Türk ekonomisinin rekabet gücü gözetilmelidir.
• Çalışan sayısı 50 kişiyi aşan işletmelerde söz konusu olan ilave istihdam anlayışından vazgeçilmelidir. (%3 özürlü, %1 eski hükümlü, %1 terör mağduru istihdamı gibi)

7. ALTYAPI SEKTÖRLERİNİN REKABETE AÇILMASI
• Rekabeti kısıtlayan anlaşmaların ve egemen durumun haksız kullanımının ortadan kaldırılması,
• Firmalar arası birleşmelerin kontrol edilmesi,
• Devlet yardımlarında etkin gözetimin sağlanması gerekmektedir.

8. YATIRIM VE TEŞVİK SİSTEMİNİN REVİZE EDİLMESİ
• Doğu ve Güneydoğu başta olmak üzere bütün Anadolu için ekonomik göçü engellemek amacıyla yeni teşvik politikasına ihtiyaç vardır.
• Yatırımların teşvikinde AB uygulamaları da dikkate alınarak, etkin yatırım araçlarının kullanılmalı, bürokrasi azaltılmalı ve şeffaflık sağlanmalıdır.
• Türkiye'nin sanayi haritası çıkarılarak, birbirini besleyen yatırımlar ile bölgesel ve sektörel gelişmeye yönelik projeler özellikle desteklenmelidir.
• KOSGEB'in destek verdiği KOBİ kapsamı genişletilmeli ve imalat sektörü dışındaki diğer sektörlerde yer alan KOBİ'ler de bu desteklerden faydalanabilmelidir.
• KOSGEB tarafından KOBİ'lere sağlanan destek ve krediler çeşitlendirilmeli ve bu teşviklerdeki prosedürler basitleştirilmelidir.
• Ayrıca yürütülen Sanayi Envanteri çalışmaları bir an önce tamamlanmalıdır. Böylece Türk sanayisinin stratejisi ortaya konulmalıdır.

9. İNOVASYON
• Farklı ve yeni fikirlerin geliştirilmesi ve uygulanması olarak ifade edilen inovasyon kavramı, kürselleşme sürecinde özellikle KOBİ'ler açısından vazgeçilmez bir unsur haline gelmiştir.
• Ayrıca inovasyon, kurumsallaşma konusunda sıkıntı yaşayan KOBİ'ler için de temel çıkış noktası olacaktır.
• Bu konuda devletin KOBİ'lere sağlayacağı destek büyük önem taşımaktadır. Bu noktada Ar-Ge çalışmaları desteklenmeli ve yenilikler, yenilikçi fikirler cazip hale getirilmelidir.
• Bu çerçevede devlet, inovasyon konusunu bir politika olarak algılamalı ve devletin tüm birimleri inovasyon fikrini iyi bir şeklide kavrayarak bu konuda ciddi adımlar atmalıdır.
• Konya'da:
- Konya Teknokent'i OSB'lerle işbirliği geliştirilmelidir;
- KOBİlerimiz bilgilendirilmeli,
- KOBİ'lere yeni fikir oluşturmaları konusunda teknik destek sağlanmalıdır.

10. YENİ TİCARET KANUNU
• Türk ticari hayatını kolaylaştıracak yeni bir ticaret kanunu gerekmektedir.
• Şu anda komisyonda bekleyen bu kanunun bir an önce yasalaşması ile birlikte 51 yıldır değişmeyen yasanın günümüz koşullarına uygun hale gelecektir.
Bu kanun ile;
- Şirketlerin tasfiyesi, birleşmesi, kurulması şeffaf olmalı ve böylece ülke ekonomisine katkı sağlanmalıdır.
- Sermaye şirketleri için bağımsız bir denetleme sağlanmalıdır.
- Etkin bir denetim ve kontrol sistemi olmalıdır.

11. TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN
• 2003 yılında yürürlüğe giren Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunu'nun uygulanması aşamasında bazı sorunlar ortaya çıkmaktadır.
• Bu Kanun ile getirilen Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri'nden çıkan kararlar çoğunlukla tüketici lehine olmakta ve üreticinin hakları göz ardı edilmektedir.
• Bu çerçevede hem tüketiciyi hem de üreticiyi koruyan yeni bir düzenleme getirilmelidir.

12. HİPERMARKETLER YASA TASARISI
Haksız rekabetin ortadan kaldırılması amacıyla hazırlanan "Hipermarketler Yasa Tasarısı”, bu haliyle çıkarılmamalı, yeniden düzenlenerek hem küçük esnafın hem büyük alışveriş merkezlerinin hem de halkımızın çıkar ve ihtiyaçları gözetilmelidir.

Sonuç olarak,
Ülkemiz ve Konya adına sıralamış olduğumuz tüm bu sorunlar çözüme kavuşturulduğu taktirde, sanayi ve ticarette ulusal ve uluslararası alanda rekabet edebilirliğimiz artacaktır.

Konya'nın sahip olduğu ticaret ve sanayi potansiyeli en iyi şekilde değerlendirildiği taktirde, hem ülkemiz hem de ilimiz kalkınacaktır.