FAALİYETTE BULUNULAN SPOR DALLARI İLİMİZDEKİ SPOR TESİSLERİ
Nüfus varlığı bakımından Türkiyenin önemli İlleri arasında yer alan Konya yüzölçümü olarak birinci sırada yer almaktadır. Geniş bir spor potansiyeline sahip olan Konya İlinde spor etkinliklerine ait bulgular Selçuklular dönemine kadar uzanmaktadır। Konya Etnografya Müzesinde bulunan ve 970-971 yıllarındaki olayları saptayan bir şer'i sicil defterinde, Ankara Kuyûd-i Hakkaniyye ve İstanbul başvekâlet arşivlerindeki belgelerde; Konya'da bir "Güreşçiler Mahallesi" ile "Güreşçiler Tekkesi" olduğu belirtilmiştir.
( KONYA TARİHİ: İbrahim Kakkı Konyalı, sayfa: 611-612)
Ancak bu güne değin söz konusu mahallenin yeri bulunamamıştır। Güreşçiler Tekkesi ise bu günkü Aksinne mahallesi Hacı Fettah mezarlığı içinde duvarları ve damı yer yer çökmüş kerpiçten bir bir yapı olarak durmaktadır.
1939 Yılında Konya Kütüphanesi Müdürü Mesut KOMAN, bu yapı içinde Türk Spor Tarihini ilgilendiren çok kıymetli bir spor taşı bulup Kütüphaneye nakletmiş. Taşın bir tarafı yarım küreye yakın bir şekilde yontulmuş, ortasından bir kaç yırtmaç açılmış ve yırtmacın altında el ile kavramak için bir yer yapılmış. Üzerinde Selçuklu süsü ile Farsça yazılar bulunan taşın baş tarafında pehlivan sözcüğü okunabilmekte. Bu taş pehlivanlar tarafından dambıl aleti gibi kullanılmaktaydı.Konya'da minder güreşinin başlangıcı ise 1930' lu yıllara rastlamaktadır. İhsan CİCİMULA (Emre) ile başlayan güreş çalışmaları günümüze kadar sürüp gelmektedir.Konya'da ilk olarak "SANATKÂRLARGÜCÜ" adı altında resmi olmayan bir spor kulübü kurulmuş, daha sonra 1922 yılında "GENÇLERBİRLİĞİ" spor kulübü kurulunca Sanatkârlargücü' nün tüm sporcuları bu kulübe geçmişlerdir. Gençlerbirliği başlangıçta atletizm,futbol ve güreş dallarında etkinlikte bulunmuştur.Bu kulübü 1923' te KONYA İDMANYURDU, 1927' de ise SELÇUKSPOR izlemiştir.Konya'da futbolun 1920'li Ulusal mücadele yıllarında oynandığı, büyük önder Atatürk'ün Söylev'inde de belirtilmektedir.(SÖYLEV Cilt II sayfa,462-463 TDK yayınları) : Atatürk Kurtuluş Savaşının başlatılması emrini vermeden önce yapılacak milli mücadelenin plân ve hazırlıklarını Ordu komutanları ile görüşmek ve bunu da düşmana hissettirmemek için, Cuma gününe rastlayan 28 Temmuz 1922 tarihinde öğleden sonra yaptırılan bir futbol maçını görmeleri ileri sürülerek, Ordu komutanları ve bazı Kolordu komutanlarını Akşehir' e çağırıyor. Akşehir halkı ile Ordu mensupları o günkü futbol maçını birlikte izliyorlar.Gençlerbirliğinde futbol oynamış günümüzün en eski sporcularında Kâzım ÖZBAY, Konya'da ilk futbol kulüplerinin kuruluşunu şöyle anlatmakta:
" ..... İstiklâl Savaşı sıralarında yararlı neşriyatlarıyla Konya'ya büyük hizmeti bulunan ve yöresel BABALIK Gazetesi İdare Müdürü olan Kurşunculardan Halit Bey'in teşviki ile baş mürettip Nazım, mürettip Hüseyin, İstanbul'lu baş makinist Selim, Gazazzade Kadir ve PTT Müdürlüğü muhasebe memuru Münir beyler tarafından "MATBUAT" adını verdikleri gayri resmi bir kulübün kurulduğunu haber aldım. Bir gün okul arkadaşlarımla birlikte, o tarihlerde ağaçlandırılmamış ve şimdiki evlendirme dairesinin bulunduğu Alaaddin Tepesindeki boş sahada, kilotları diz kapaklarının üzerine kadar uzanmış, sarı kırmızı çizgili formalı on iki kişinin top oynadıklarını müşahade ettik. Bu takım zaman zaman Sanat Okulu öğrencileriyle de top oynarlardı. Kısa bir süre sonra da hatırladığım kadarı ile MATBUAT Kulübü kurucuları bu defa Erkek Lisesi Beden Eğitimi öğretmeni Süreyya Bey'in başkanlığında 1922 yılının Haziran ayında siyah beyaz rengi ile Gençlerbirliğini kurdular ve bu kulüp İdman Cemiyetleri İttifakınca resmen tescil edildi. Gençlerbirliğinin ilk futbolcuları; Nuri YENAL, Daci Selahattn, Refik, Cevdet, Mehmet, Veysel, Kazım ÖZBAY, Ethem, Mustafa, Hilmi, Ekrem, Suavi, Şekip, Arif, Zeki, Sadık, Hasan, Şükrü, Nevzat, Hicazi, Nizamettin ve Ahmet idi."
Bir yıl sonra 1923'te Konya İdmanyurdu Kulübü Ziraat Bankası memurlarından Celâl bey'in başkanlığında sarraf Necati ile kardeşi Sırrı, Halk Partisi Müfettişlerinden İsmail Hakkı bey'in çocukları Selâhattin ve Seyfi, Kaşıkçıların Necati bey ve Albay Rafet ÇAĞLAR tarafından kuruldu ve yeşil beyaz rengi ile tesçil ettirildi। Konya İdmanyurdu' nun ilk futbolcuları: Mustafa, Asım, Telât, Halim, Mahmut, Şemsi, Adnan, Hasan Dayı, Rıfkı, Sait ve Hayri idi.Bu iki kulüpten sonra ilimizde 1927 yılında SELÇUKSPOR kuruluyor. Sarı lacivert renklerle kurulan Selçukspor Kulübü bu gün de etkinliğini sürdürmektedir.Gazi İlk Okulu öğretmenlerinden Osman Fatih KURŞUN'un başkanlığında, aynı okul öğretmenlerinden Enver bey, Kunduracı Altın Çizme Vehbi, İtfaiye Müdürü Ahmet TOSUN ve Sanat Okulundan Celâl beylerin kurduğu Selçukspor Kulübü o tarihlerde resmen tescil ettiriliyor. Selçukspor'un ilk futbolcuları ise; Enver, Cevdet, Tuğrul, Mercan, Halil, Nebi, Hamdi, Fuat, Nihat, Zeki, Reşat, İhsan, Muammer, Nuri, Selim ve Recai idi. Bu kulüpler 1939 yılına kadar etkinliklerini sürdürdüler. Alman harbi nedeni ile Ankara'dan gelen bir emirle bu üç kulübün ayrı ayrı sürdürdüğü etkinlikler iptâl edildi ve faaliyetlerine Bölge Karması olarak devamı istendi. 1943 yılında gelen ikinci bir emirle etkinlikleri tekrar serbest bırakıldı. Konya'da ilk futbol müsabakaları 1924 yılında kerpiçten yapılmış yıkık duvarlarla çevrili bu günkü Horozlu ve Konevi Sitelerinin bulunduğu sahada yapıldı. Futbolda ilk dış karşılaşmamızda bu sahada gerçekleşti. Takviyeli İdmanyurdu Takımı 1924 yılında Eskişehir karması ile karşılaşmıştı.Bir süre sonra arsa sahiplerinin karşı çıkması üzerine, maçlar bu günkü Hava Hastanesi'nin önünden geçen yolun çevresinde ve o tarihlerde binaların bulunmadığı çok geniş bir sahada oynanmaya başlandı. Fakat Konya Belediyesi 1926-1927 yıllarında Meram yolu yapımı nedeniyle bu sahada çalışmalara başlayınca, maçlar burada da yapılamaz oldu. Daha sonra 1928' den 1929 yılına kadar, futbol karşılaşmalarına şimdiki Emniyet Müdürlüğü binasının bulunduğu yer ile Musalla mezarlığı arasındaki boşlukta devam edildi.
Konya İdmanyurdu Kulübü 1934 yılında, Jandarma Komutanlığının eğitim sahası olarak kullandığı bu günkü İmam Hatip Lisesinin bulunduğu yeri Milli Emlâk Müdürlüğünden satın alır. Böylece futbol maçları 1934'ten 1951 yılına kadar bu sahada oynanmıştır.
İdmanyurdu bu sahayı İmam Hatip Lisesine satınca Konya futbolu tekrar sahasız kalır। Son olarak zamanın Valisi Refik Şefik SOYER bu günkü Gençlik Spor Genel Müdürlüğü mülkiyetindeki Atatürk Spor Sitesinin bulunduğu yeri Konya gençliğinin emrine verir.
İLİMİZDE FAALİYETTE BULUNULAN SPOR दल्लारी
İlimizde aşağıda sayılan branşlarda Federasyon İl Temsilciliği bulunmaktadır.
Atletizm, Badminton, Basketbol,Bilardo,Bisiklet, Binicilik, Boks, Briç, Cimnastik, Dağcılık, Engelliler, Geleneksel Spor Güreş, Halter, Hentbol, His, İzcilik, Judo, Karete, Masa Tenisi, Satranç, Teakwon Do, Tenis, Üniversiteler, Voleybol, Vücut Geliştirme, Yüzme Ayrıca Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü bünyesinde İl Spor Merkezinde Cimnastik, Atletizm, Futbol, Basketbol, Voleybol, Karate, Judo, Teakwan-do, Tenis, Masa tenisi, Yüzme, Satranç, dallarında eğitim verilmektedir.Spor eğitimleri yaz ve kış dönemlerinde gerçekleştirilmekte. İlimizin her mahallesine servisler gönderilerek yarının sporcu gençliğine ulaşım kolaylığı sunulmaktarır.Kış Dönemi çalışmaları iki dönem olarak; 1 Ekim, 31 Ocak/1Şubat, 30 Mayıs tarihleri arasında, yaz rogramı ise 1 Haziran/10 Eylül tarihleri arasında gerçekleşmektedir.
İLİMİZDEKİ SPOR TESİSLERİ
Konya Atatürk Spor Kompleksi : Merkez Meram İlçesi Mahmuriye mahallesinde 102।884 metrekare alan üzerine bulunan spor kompleksinde 1 adet stadyum, 2 adet Spor Salonu, 2 Hizmet Binası, Sporcu Soyunma Odaları, Misafirhane Binası, Müdürlük ve Personel Lojmanı, biri çim 2 adet Futbol Sahası, 4 adet Tenis Kort, 3 adet açık Basketbol Sahası, 1 kapalı Yüzme havuzu ile 1 adet Açık Yüzme Havuzu ve her spor dalının bağımsız antrenman yapabileceği spor salonları vardır.
Hizmet Binası ve Sosyal Tesisleri: Atatürk Spor Sitesi içerisinde bulunan İl Müdürlüğü Hizmet Binası ve Misafirhanesi inşaatına 1987 yılında başlanmış ve 1998 yılında bitirilerek hizmete açılmıştır। Binada; 12 adet personel çalışma odası, 15 adet yatak odası, 6 adet süit oda, 1 adet kafeterya ve mutfak,1 adet sauna ve dinlenme odası, 4 adet çok amaçlı çalışma salonu, 1 adet lobi salonu, 2 adet kat asansörü, 1 adet çamaşırhane, 1 adet teras katı ve 1 adet kalorifer kazan dairesi bulunmaktadır. Tesiste çağımıza uygun, rahat bir çalışma ortamı sağlanmıştır. Sosyal Tesisimizde konaklayacak misafirlerimizin keyif alacağı bir şekilde ağırlanması amaçlanmış olup, İlimizde düzenlenen sportif organizasyonlar ile diğer etkinliklerde Türk sporunun ve sporcusuna hizmet vermektedir.
Atatük Stadyumu: 1949 - 1950 yıllarında hizmete açılan Atatürk Stadyum'u bu gün 33।000 seyirci kapasiteli olup 11 spor dallarının antrenman yapabileceği spor salonlarına sahiptir. Futbol sahasının zemini çim ve sistem drenajlıdır. Stadyum tribünlerinin altına 1993 yılında 1 adet sauna ve kondisyon salonu yapılmış, 2000 yılında da atletizm pisti tartan piste dönüştürülmüştür.
Atatürk Spor Salonu:1960 Yılında hizmete açılan Atatürk Spor Salonu 800 kişilik seyirci kapasitesine सहिपिर.
Kapalı Yüzme Havuzu: Kapalı Yüzme Havuzu'nun inşaatına 1976 yılında başlanmış ve 1986 yılında hizmete açılmıştır. Seyirci kapasitesi 500 dür.
Açık Yüzme Havuzu: İnşaatına 1979 yılında başlanmış, 1986 yılında tamamlanarak hizmete açılmıştır. Seyirci kapasitesi 500 dür.
Hizmet Binası (II) 1950 Yılında yapımına başlanmış ve 1953 yılında bitirilmiştir। 1978 Yılında ise ikinci kat ilâve edilmiştir।1998 Yılına kadar İl Müdürlüğü İdari binası olarak kullanılmıştır. Yeni binanın hizmete açılmasıyla bu binada Tesisler ve İşletmeler Şube Müdürlüğü , Sicil Lisans, Kurum Tabipliği ve Kütüphane birimleri görev yapmaktadır.
Tenis Kortları:Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü Atatürk Spor Sitesi içerisinde 4 adet asfalt zeminli Tenis Kort sahası vardır. Tenis Kortlarının bulunduğu yerde 1 adet Lokal binası ile Çay Bahcesi de bulunmaktadır.
Saraçoğlu Tesisleri : Saraçoğlu Spor Tesisleri 1.521.829 metrekare alana sahip olup İl Müdürlüğümüzce bu bölgede 7 yıldır İl Müdürlüğümüzce ağaçlandırma çalışmaları sürdürülmektedir. Tesisde 2 adet derin su kuyusu bulunmaktadır. Ayrıca tesis içerisinde Atış Poligonu ve Sosyal Tesisleri ile Atletizm sahası da vardır.
KONYA’DA SPORUN TARİHÇESİ
Etiketler: güreş, kazım özbay, konya, konya idmanyurdu, konyaspor, saraçoğlu tesisleri, selçukspor, spor tarihi
TARİHTE KONYA
Topraklarının büyük bir bölümü İç Anadolu Bölgesinde, bir bölümü de Akdeniz Bölgesinde bulunan Konya, Türkiye’nin yüzölçümü itibari ile en büyük ilidir. Konya’nın doğusunda Niğde, güneyinde İçel ve Antalya, batısında Isparta ve Afyonkarahisar, kuzeybatısında Eskişehir, kuzeyinde de Ankara illeri yer almaktadır. Anadolu’nun orta kesiminde yer alan il toprakları bir plato görünümündedir. Bu platonun kuzey kısmında yer alan ve doğu-batı doğrultusunda uzanan Bozdağlar’ın üzerindeki tepeler farklı yükseklikte olup, bunların en yükseği Karadağ Tepe (1.919 m.)’dir. Bu tepeler arasında da yer yer geçitler bulunmaktadır. Kuzeyden güneye doğru uzanan Sultan Dağları (2.169 m.), Aladağlar (2.339 m.), Loras Dağı (2.040 m.) ve Eşenler Dağı (1.951 m.) ilin batısını engebelendirir. Toros dağlarının sınırladığı Geyik Dağı (3.130 m.), Bolkar Dağları (3.134 m.), Aydos Dağları (3.240 m.) ilin güneyindeki başlıca engebelerdir. Konya’da Karapınar Ovası’nın güneyinde Karacadağ (2.025 m.), güneybatıdaki Erenler Dağı (2.319 m.), batıdaki Takkeli Dağı (1.400 m.) diğer volkanik kütlelerdir.
Konya ili, doğal açıdan kuzeyinde Haymana platosu, kuzeydoğuda Cihanbeyli Platosu ve Tuz Gölü’ne, batısında Beyşehir Gölü’ne ve Akşehir Gölü’ne, güneyinde Sultan Dağları’ndan başlayan Karaman ilinin güneyine kadar devam eden, Toros yayının iç yamaçları önünde bir fay hattı boyunca oluşmuş volkanik dağlara, doğusunda ise Obruk platosuna kadar uzanmaktadır. Volkanik dağların dışında, Karapınar yakınlarında kül konilerine rastlanır. Bunlar genç volkanik faaliyetler sonucunda oluşturulmuş küçük konilerdir. Konya’nın ormanları ve su kaynaklarının büyük bölümü buradaki yükseltilerde yer almaktadır. Bölgenin güneyindeki kireç taşlarından oluşmuş yükseltilerin bulunduğu yerlerde mağaralar oluşmuştur. Bunlardan Çamlık mağaralar ve Seydişehir’de bulunan Tınaztepe mağarası , en önemlileridir. Güneyden kuzeye, batıdan doğuya doğru alçalan Konya’nın büyük bir bölümünü oluşturan platolar bulunmaktadır. Ortalama yükseklikleri 1.000 m.ye ulaşan, geniş düzlüklerden oluşan Cihanbeyli ve Obruk platoları bunların en önemlileridir. Obruk platosunda kireç taşı tabakaları üzerinde gelişmiş karstik şekillerden olan obruklara rastlandığından, plato bu isimle anılmıştır. Bu obrukların en büyüğü Kızören obruğudur. Konya’nın kuzeydoğusunda yer alan Kızören obruğu kireç taşlarının çözülmesi ile oluşmuştur. Ayrıca obruk içerisine suların dolması ile aynı ismi alan bir de göl oluşmuştur. Obruk platosu yörenin en çukur yeri olan Tuz Gölü ile Konya ve Ereğli ovalarını birbirinden ayıran bir eşik görünümündedir. İlin kuzeyinde, Tuz Gölü’nün batısında Cihanbeyli platosu yer almakta olup, genel olarak kireçtaşı tabakaları ile kaplıdır. Bu plato akarsular tarafından az parçalanmış dalgalı bir yüzeye sahiptir.
Konya platolarından sonra en fazla alanı kaplayan ovalar genellikle buradaki bir gölün ortadan kalkması veya göl tabanındaki alüvyonların birikmesinden ötürü ortaya çıkmıştır. Obruk platosunun kuzeyindeki çukur alanda Tuz Gölü, güneydeki Hotamış bataklığı ile İvriz bataklıkları burada oluşan eski göl kalıntılarıdır. Konya ve Ereğli ovaları ilin en geniş ovalarıdır. Bu ovalar Konya ve Ereğli arasında geniş düzlükler şeklinde uzanırlar. Konya ili bu ovaların batı ucunda kurulmuştur. Çumra, Karapınar ovaları ile Bozdağların kuzeyinde yer alan Altınekin, Sarayönü ve Kadınhanı ovaları ilin başlıca ovalarıdır. Bu ovalar dışında; Beyşehir ovası, Seydişehir ovası, Doğanhisar ovası ile Yukarı Sakarya ovalarının güney ucunu oluşturan Yunak ve Akgöl ovaları bulunmaktadır. Konya ili sınırları içerisinde daha çok mevsimlik ve sel rejimli akarsular yer alır. Buradaki akarsuların boyları kısadır. Konya ilinin geniş sahaları, kapalı havza olması sebebiyle akarsular ova tabanlarındaki bataklıklarda kaybolur. Bölgedeki akarsular kar ve yağmur suları ile beslenirler. Konya’daki yağış rejimi düzensiz olduğu için bu akarsuların rejimi de düzensizdir. Bir çoğu, yaz aylarında kururlar; ancak ilkbahar ve yaz aylarında kısa süreli sağanak yağışlar ile sel baskınlarına sebep olabilmektedir. Konya’da akarsuların su toplama havzaları farklı yönlere akış gösterirler. Bunlardan Yukarı Sakarya Nehri’ne ulaşan Gökpınar Deresi ile Karadeniz’e, Göksu Nehri’nin kuzey kolu olan Hadim Çayı, Manavgat Nehri’nin yukarı havzası çevresindeki dere ve çaylar açık havza niteliğinde olup sularını Akdeniz’e ulaştırırlar.
Bu akarsulardan Tuz Gölü, Çavuşçu Gölü, Beyşehir Gölü, Ereğli Ovasındaki Akgöl, Hotamış Bataklığı çevresindeki yükseltilerden kaynağını alan dereler ise, kapalı havza şeklindeki bu alanlara dökülürler. İlin güneyindeki kapalı havzanın merkezinde Konya ve Ereğli ovalarında kuraklık nedeniyle göl oluşmaz ve buradaki yükseltilerden kaynağını alan dereler ovada kaybolurlar. Konya’da yer alan en büyük ve en önemli akarsu Çarşamba Suyu’dur. Kaynağını Bozkır ilçesindeki yükseltilerden aldıktan sonra Beyşehir Gölü’nün ayağı ile birleşerek Çumra Ovası sular. Çarşamba Suyu üzerinde, sel sularını önlemek ve sulama amaçlı Apa Barajı kurulmuştur. Konya ilinde Meram Çayı, Sille Deresi, May Deresi, İvriz, Bolasan, Çiğil, Doğanhisar İnsuyu, Göksu, Adıyan, Engilli, Çavuşköy, Karasu Çayları da diğer önemli akarsulardandır. Şehrin içme ve kullanma suyu olarak kullanılan Hatıp, Çayırbağı, Mukbil ve Dutlu Suyu ve Hotamış Bataklığı çevresindeki çeşitli su kaynakları da bulunmaktadır. Konya ili sınırları içerisinde bir çok tabii göl ve bataklık bulunmaktadır. Bunların bazılarının suları acı ve tuzlu, bazılarının da tatlıdır. Bu göller oluşum yönünden de birbirinden farklı özellikler gösterirler. Kapalı bir havzanın merkezindeki Tuz Gölü Türkiye’nin yüzölçümü olarak ikinci büyük gölüdür. Yaz aylarında buharlaşma nedeniyle küçülen gölün derinliği 12 m. civarında olup, kuruyan kesimlerde oluşan tuz tortulları Türkiye’nin tuz gereksinimini karşılamaktadır. Konya-Isparta sınırı üzerinde, Konya’nın batısında yer alan Beyşehir Gölü, Türkiye’nin 3. büyük gölüdür. Aynı zamanda en büyük tatlı su gölüdür. Tektonik-Karstik olaylardan oluşan Beyşehir Gölü, aynı zamanda Türkiye’nin en önemli milli parklarından biridir. Su ürünleri açısından ekonomik değeri yüksek olan Gölün iki plajı, 22 adası ve pek çok kayalığı bulunmaktadır. Göl Ornitolojik bakımdan önemli bir kuş üreme, barınma, beslenme ve konaklama merkezidir. Tektonik olaylardan oluşan, Konya’nın kuzey batısında, Konya-Afyonkarahisar il sınırında yer alan Akşehir Gölü’nün suyu tatlıdır. Sulama suyu olarak kullanılmakta olup kamış üretimi de yapılan göl, su ürünleri açısından ilin ekonomisinde önemli yer almaktadır.
Konya’nın tektonik oluşumlu göllerinden Suğla Gölü, ilin güneybatısında, kuzeybatısında Ilgın (Çavuşçu) Gölü yer almaktadır. Ayrıca Ereğli ilçesinin batısında, İvriz Deresi’nin suları ile beslenen Akgöl sazlıklarında 200’ün üzerinde kuş türü yaşamaktadır. Küçük bir göl olan Yunak Gölü’nün çoğu yeri bataklıktır. Bunların dışında Konya’nın karstik sahalarında, karstik şekillerden olan obrukların sularla dolması ile çok ufak göller meydana gelmiştir. Bunlar Kızören obruğu, Timraş obruğu, Obruk gölü, Çiralı gölü, Meyil gölüdür. Ayrıca il topraklarında volkanik göller de bulunmaktadır. Bunlar; volkan konilerinin çevresinde volkanizmanın etkisi ile daire şeklinde çanaklar oluşmuştur. Bu çanaklara suların dolması ile Acıgöl Maarı ve Meke Gölü gibi küçük maar gölleri meydana gelmiştir. Bu krater göllerinin içerisinde magnezyum sülfat çözeltileri vardır. Bu nedenle suları acıdır ve gölde canlı yaşamaz. Meke Gölü, Kültür Bakanlığı, Konya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 1.Derece Doğal Sit Alanı ilan edilmiştir. Konya ilinde Çumra, Ereğli, Cihanbeyli, Akşehir, Yunak ovalarında yaklaşık 20 ila 100 m. arasında zengin yer altı suyu bulunmaktadır.
Konya ili sınırları içerisinde Türkiye’nin en büyük alüminyum (boksit) ve magnezit yataklarının yanısıra, kömür, kil, çimento hammaddeleri, kurşun-çinko, barit madenleri ile önemli oranda yer altı suyu rezervleri bulunmaktadır. Alüminyum (boksit) yatakları Seydişehir ilçesi güneyinde Üst Kretase zaman aralığında karasal ayrışmalarla meydana gelmiştir. Magnezit yatakları ise Meram ilçesi sınırları içerisinde olup tek başına hem Konya’nın hem de dünyanın en büyük rezervli (80 milyon ton) magnezit yatağıdır. Yunak civarında Magnezit ve az miktarda lüle taşı yatakları bulunmaktadır. Ilgın (Haremi Kurugöl), Beyşehir ve Seydişehir ilçelerinde Pliyosen yaşlı toplam 750 milyon ton rezervli linyit kömürü yatakları bulunmaktadır. Beyşehir, Selçuklu ve Ilgın civarında önemli miktarlarda kil yatağı vardır. Ayrıca Bozkır’da barit, Hadim (Kızılgeriş) ve Bozkır’da (Küçüksu) kurşunçinko yatakları bulunmaktadır. Ayrıca Konya’nın birçok yerinde çimento hammaddelerinden kil, kalsit, jips, tras, kireçtaşı ve dolomit gibi hammaddeler bulunmaktadır. Konya ve çevresindeki Çumra, Ereğli, Cihanbeyli, Akşehir, Yunak ovalarında yaklaşık 20-100 metreler arasında yer altı suyu bulunmakta ve bazı yerlerde bu su artezyen yapmaktadır. Konya ilinde en fazla alana sahip yeryüzü şekli ova ve platolardır. Ovaların tabanlarında yer alan çukur kısımlarında kapalı havzalar oluşmuştur. Yükseltiler az yer tutar, genellikle ilin güneyinde toplanmıştır. Ovalar, platolarla birbirinden ayrılmıştır. Platolar akarsular tarafından fazla derin parçalanmamıştır. Açık havza kısımları da vardır. Deniz seviyesinden ortalama yüksekliği 1.016 m.dir. Yüzölçümü 39.000 km2, toplam nüfusu 2.217.969’dur.
Konya ilinde karasal iklim hüküm sürmekte olup, yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk, sert ve yağışlı geçer. Konya 326 mm. ile Türkiye’nin en az yağış alan bölümüdür. Konya ili içerisinde geniş düzlükler olmakla birlikte ovalar ve platolar arasında iklim elemanlarının değerlerinde farklılıklar olmaktadır. Yüksekliğe bağlı olarak sıcaklık düşmekte, yükseltilerde ise tamamen farklı olmaktadır. Konya’da yıllık ortalama sıcaklık 11.5 derecedir. Temmuz ayında ortalama sıcaklık 23 derecedir. Ocak ayında ortalama sıcaklık 0 derece civarındadır. Maksimum sıcaklık 40.0 derece ve minimum sıcaklık 28.2 derecedir. İlin ekonomisi tarım, hayvancılık, sanayii, halıcılık ve turizme dayalıdır. Yetiştirilen başlıca tarımsal ürünler; buğday, arpa, şeker pancarı, nohut, kuru fasulye, patates, soğan, yulaf, çavdar, mercimek, ayçiçeği, fiğdir. Meyve olarak, üzüm, elma, kavun, armut, karpuz, kiraz, vişne yetiştirilir. Sebzecilikte ise; domates, havuç, lahana, pırasa, sakız kabağı, fasulye, ıspanak ve salatalık yetiştirilmektedir. Hayvancılıkta büyük ve küçükbaş hayvan besiciliği yapılmakta olup, sığır, Ankara keçisi, kıl keçisi, tiftik keçisi ve koyun yetiştirilir. Tavukçuluk, arıcılık da yapılmaktadır. Akarsu ve göllerde de tatlı su balıkçılığı yapılmaktadır.
İldeki belli başlı sanayii kuruluşları, dokuma, şeker, un, bisküvi, meyve suyu, tuğla, kiremit, tarım makineleri, makarna, bulgur, irmik, rafine tuz, salça, deri ve deri konfeksiyon, yonga levha üreten fabrikalar ve iş yerleri bulunmaktadır. Küçük sanayiinin belli başlı etkinlik kolları arasında; tarım araçları, metal eşya üretimi, dokumacılık, orman ürünleri ve gıda sektörleri bulunmaktadır. Konya, Beyşehir, Ladik’te halı dokumacılığı ön plandadır. Konya’nın Mevlâna’dan ötürü turizmi ekonomide ön planda gelmektedir. Ayrıca Konya’daki müzeler, Selçuklu eserleri, orman içi dinlenme yerleri, Meram Bağları, Akşehir’de Çamlıköy, Beyşehir’de Yakamanastır, Kaleçamlığı, Kızılören Çamlığı diğer turistik nitelikli yerleridir. İl topraklarında, tuz, linyit, civa, barit, kireçtaşı, bentonit, magnezit, alimünyum, asbest, sepiyolit (lületaşı), kurşun, çinko, çimento hammaddesi, dolomit, jips, tras, kil, kalsit hammaddesi yatakları bulunmaktadır. Konya’nın eski çağlardan, günümüze değin çok fazla değişime uğramayan ismi vardır. Söylentiye göre; eski çağlarda kente zarar veren bir canavarı öldüren kişiye şükran ifadesi olarak bir anıt yapılmış, bunun üzerine de bu olayı anlatan bir resim çizilmiştir. Bu anıta da İkonion ismi verilmiştir. Zamanla İkonion adı, İcconium’a dönüşmüştür. Roma döneminde İmparatorların adlarıyla değişmiş, Claudiconium, Colonia Selie, Augusta İconium gibi isimlere dönüşmüştür. Bizans kaynaklarında Tokonion olarak geçen Konya’ya Ycconium, Conium, Stancona, Conia, Cogne, Cogna, Konien, Konia isimleri yakıştırılmıştır. Arapların Kuniya dedikleri bu isim, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de değişmemiş, günümüze kadar gelmiştir.
Konya’nın ilk yerleşimi Neolitik Çağa (MÖ.8000-5500) kadar inmektedir. Bunu Kalkolitik Çağ (MÖ.5500-3500), İlk Tunç Çağı (MÖ.3500-2000) yerleşimleri izlemiştir. Ayrıca Karahöyük ve Ereğli’de yapılan araştırmalar Hitit döneminde de yörede yerleşim olduğunu göstermiştir. Neolitik Çağa ait yerleşimlerin Canhasan, Çataklhöyük ve Erbaa’da; Kalkolitik Çağa ait yerleşimlerin Canhasan, Çatalhöyük; İlk Tunç Çağına ait yerleşimlerin Alaaddin Tepesi ve Karahöyük’te olduğu yapılan kazılarda ortaya çıkmıştır. Bu bakımdan Konya Anadolu’nun en eski yerleşim merkezlerinin bulunduğu bir ildir. Konya’nın Çumra İlçesi’nin 10 km. doğusunda yer alan Çatalhöyük’te yapılan kazılarda 13 yapı katı ortaya çıkarılmıştır. Buradaki en erken yerleşim katı M.Ö. 5500 yıllarına tarihlendirilmektedir. Burada ilk ev mimarisi ve ilk kutsal yapılara ait özgün buluntularla karşılaşılmıştır. Çatalhöyük’teki yerleşimin, şehirciliğin en iyi bilinen dönemi 7. ve 11. katlarda ortaya çıkmıştır. Bu evler tek katlı olup, girişler damdaki bir delikten merdivenlidir. Evlerin duvarları sıvalı, üzerlerine resimler yapılmıştır. Bunlar eski çağ insanının duvarlara yaptığı ilk resim örnekleridir. Ayrıca Çatalhöyük kazısında ele geçen heykelcikler, ana tanrıça kültürü ibadetin başlangıcı ve zamanın inançları hakkında özgün bilgiler vermektedir.
MÖ.XIII.yüzyılda Hititler yöreye egemen olmuş, Eflatunpınar ve Ereğli’deki kaya kabartmaları da bu dönemden günümüze kadar ulaşmıştır. Hititlerin ardından yöre Friglerin ve Kimmerlerin egemenliğine girmiştir. MÖ.VII.yüzyılda Lydialıların, MÖ.VI.yüzyılda Perslerin egemenliğindeki yöre, Kapadokya Satraplığının sınırları içerisinde kalmıştır. Büyük İskender’in Pers Devletini Anadolu’da ortadan kaldırması ile birlikte MÖ.334’te Makedonya Krallığına bağlanmıştır. Konya yöresi MÖ.I.yüzyılda Pontus yönetiminde kalmış, daha sonra Pontus ve Romalılar arasında zaman zaman el değiştirmiştir. MS.VII.yüzyılın başlarında Sasaniler, yüzyılın ortasında Araplar kısa süreli de olsa yöreye hakim olmuşlardır. Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra Oğuz boyları Anadolu’ya hakim olmuş, Alparslan’ın komutanlarından Kutalmışoğlu Süleyman Şah Konya ve yöresini fethettikten sonra batıya yönelmiş, Anadolu Selçuklu Devleti de 1074’te kurulmuştur. Anadolu Selçukluları devletin başkentini İznik olarak seçmişlerse de I.Haçlı seferi sırasında İznik’i kaybedince Konya’yı kendilerine merkez yapmışlardır. Bundan sonra Konya Anadolu Selçukluları’nın mimari eserleri ile bezenmiş ve kısa sürede Anadolu’nun en gelişmiş kentlerinden biri olmuştur.
Anadolu Selçukluları döneminde Konya, kültür ve sanatta altın çağını yaşamıştır. Devrin ünlü bilginleri, filozofları, şairleri, mutasavvıfları, musikişinasları ve diğer güzel sanatların üstatlarını bir araya getirmiştir. Bahaeddin Veled, Mevlâna Celaleddin başta olmak üzere Kadı Burhaneddin, Kadı Sıraceddin, Sadreddin Konevi, Şahabeddin Sühreverdi gibi bilginler, Muhyiddin Arabî gibi mutasavvıflar Konya’da yerleşmişler, verdikleri eserlerle şehri bir kültür merkezi haline getirmişlerdir. Özellikle Mevlâna fikir ve felsefesi ile insanlığı aydınlatmış Mesnevi, Divan-ı Kebir gibi eserleri ile Anadolu’daki ilk aydınlanma felsefesinin temelini atmıştır. Nasreddin Hoca da güldüren ve düşündüren fıkraları ile Konya’nın kültür ve sosyal hayatının gelişmesinde büyük katkısı olan bilge bir kişidir.
Bu dönemde Konya’da kütüphaneler açılmış, tarih, edebiyat, felsefe, sanat, tıp, kozmoğrafya, hukuk ve din alanında, tarihi ve kültürel atılımlar yapılmış, buna bağlı olarak medreseler, camiiler, kütüphaneler, türbeler, çeşmeler, kaleler, hanlar, hamamlar, çarşı ve bedestenler, köprüler, saraylar yapılmıştır. Konya, Anadolu Selçukluları’nın yıkılmasına (1308) kadar Selçukluların başkenti olmuş, daha sonra Karamanoğulları’nın eline geçmiştir. Yıldırım Beyazıt 1398’de Konya yöresini Osmanlı topraklarına katmışsa da Ankara Savaşı’nda (1402) Timur’a yenilince Karamanoğlu Beyliği yeniden kurulmuştur. Bu arada Moğollar bir süre Konya ve yöresine egemen olmuşlardır. Bundan sonra Osmanlılar ile Karamanoğulları yöre için sürekli çekişmiş ve sonunda Fatih Sultan Mehmet Karamanoğlu Beyliği’ni 1465’te ortadan kaldırınca Konya da Osmanlı topraklarına dahil olmuştur.
Fatih Sultan Mehmet Rumeli (Sofya), Anadolu (Kütahya), Rum (Tokat) Eyaletlerinden sonra dördüncü eyaleti merkezi Konya olmak üzere kurmuştur. Konya’daki Karaman eyaleti başına ilk zamanlarda, Osmanlı şehzâdeleri vali olarak atanmıştır. Bunlar, Fatih’in ortanca oğlu Şehzâde Mustafa, küçük oğlu Şehzâde Cem, II. Beyazîd’ın büyük oğlu Şehzâde Abdullah, Şehzâde Mehmet’tir. Böylece bu Osmanlı şehzadeleri 1470’ten 1513’e kadar eyaleti yönetmişlerdir. Kanuni Sultan Süleyman zamanında Şehzade II.Selim de burada valilik yapmıştır. Tanzimat döneminde eyalet için, Karaman adı yerine Konya denilmiştir. Mevlevi kültürünün merkezi konumundaki Konya, Celali Ayaklanmalarında büyük zarar görmüştür. Daha sonra Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa 1832’de kenti ele geçirmişse de yapılan Kütahya Antlaşması (1833) ile geri çekilmiştir. Kurtuluş Savaşı sırasında baş gösteren Delibaş ve Bozkır ayaklanmaları sırasında Konya bir süre isyancıların elinde kalmıştır. I.Dünya Savaşı’ndan sonra 22 Ocak 1919’da İngilizler Konya tren istasyonunu denetimleri altına almış, 25 Nisan 1919’da İtalyanlar burasını işgal etmiştir. Batı Cephesi’nde Yunanlılara karşı İnönü Savaşları’nı kazanılması üzerine, İtilaf Devletleriyle anlaşmazlığa düşen İtalya, 12 Mart 1920’de işgalden vazgeçerek geri çekilmiştir. Böylece Konya işgalden kurtulmuştur. Cumhuriyetin ilanı ile birlikte il konumuna getirilmiştir.
Konya’da günümüze gelebilen tarihi eserlerin başlıcaları; Çatalhöyük, Beyşehir Erbaba Höyüğü, Beyşehir Eflâtunpınar Anıtı, Fasıllar Anıtı, Ereğli İvriz Kaya Kabartması, Beyşehir Kalesi,Akmanastır (274), Hagia Eleni Kilisesi (327), Sahip Ata Külliyesi (1283), Alaaddin Camisi, Selimiye Camisi (1565), Aziziye Camisi (1676), İnce Minareli Medrese, Sırçalı Medrese , Taş Mescit (1215), Sırçalı Mescid (XIII.yüzyıl), Tahir ile Zühre Mescidi, Beyhekim Mescidi (XIII. Yüzyıl) Mevlâna Türbesi ve Dergâhı, Beşare Bey (Ferhuniye) Mescidi (1219), Erdem Şah Mescidi (1230), Hoca Hasan Mescidi (XIII.Yüzyıl) Gömeç Hatun Türbesi, Hasbey Darül Hüffazı (1421), Karatay Medresesi, Sadreddin Konevi Cami ve Türbesi (XIII.yüzyıl), İplikçi Camisi ve Medresesi (XII.yüzyıl), Dursunoğlu Camisi (XV.yüzyıl), Kapı Camisi (İhyaiyye Camisi) (XV.yüzyıl), Karatay Mescidi (XIII.Yüzyıl), Nasuh Bey Darülhüffazı (XV.yüzyıl), Al Gav Medresesi (XII.-XIII.yüzyıl), Tacül Vezir Medresesi ve Türbesi (XIII.yüzyıl), Beyşehir Eşrefoğlu Camisi (1162), Ereğli Ulu Camisi (XIII.yüzyıl), Karapınar II.Selim Külliyesi (XVI.yüzyıl), Beyşehir Demirli Mescid (XII.yüzyıl), Ahmet Efendi Hamamı (XV.yüzyıl), Mahkeme Hamamı (XV.yüzyıl), Kapı Çeşmesi (XIII.yüzyıl), Nakipoğlu Çeşmesi (XV.yüzyıl), Yusufağa Kütüphanesi (XIII.yüzyıl), Kadı Mürsel Zaviye ve Türbesi, Ebu İshak Kazeruni Zaviyesi, Kalenderhane Türbesi, Tursunoğlu Cami ve Türbesi, Burhaneddin Fakih Türbesi, Siyavuş Veli Türbesi, Meram Hasbey Mescidi, Şeyh Osman Rûmi Türbesi, Ali Efendi Muallimhanesi, Piri Mehmet Paşa Cami, Şerafettin Cami, Hacı Fettah Cami, Nakiboğlu ve Aziziye Camileri, Şeyh Halili Türbesi, Kızılviran Hanı (1205), Horozlu Han (1246-1249), Kadınhan, Akşehir Ulu Camisi (1213), Güdük Minare Mescidi (1226), Seyyid Mahmud Hayrani Zaviyesi (1224)’dir.Ayrıca Atatürk’ün ilk heykellerinden birisi (1926) Konya’dadır. Türk sivil mimari örneklerinden evler bulunmaktadır.
Etiketler: konya, konya tarihi, tarih
KONYA KALE VE SURLARI
Konya Kale ve Surları
Anadolu Selçukluları Konya’yı ele geçirdikten sonra Alâeddin Tepesi’ni surlarla çevirmiştir. Ancak, Alâeddin tepesi’nde daha önceki dönemlere ait sur veya kale olduğu konusunda kaynaklarda yeterli bir bilgiye rastlanmamaktadır. Bu döneme ait kalıntılar da sonraki yıllarda yapılan yapılanmalar sırasında ortadan kalkmıştır.
Anadolu Selçuklularının burada yaptığı surların eski gravürlerdeki çizimlerinden anlaşıldığına göre, büyük ölçüde blok taşlardan yapıldığı ve yer yer de moloz taşların kullanılmıştır. Charles Texier’den öğrenildiğine göre Sultan Alâeddin Keykubat’ın yaptırmış olduğu bu surlar her kırk adımda yapılmış dört köşe kulelerle takviye edilmiştir. Surların etrafında hendekler vardır. Buradaki kulelerin 10 m. cephesi, 8 m. de genişliği vardı. Kuleler düzgün kesme taşlardan yapılmıştır.
Fransız gezgini leon Laborde’nin (1807–1869) 1837 yılında yayınladığı bir eserde bu surları gösteren gravürler bulunmaktadır. Bu gravürlerde Selçukluların daha önceki dönemlere ait antik yapılardan kabartmaları, Bizans yazıtlarını içeren levhalar, sütun başlıkları, sütunlar ve bazı heykel parçalarını buraya yerleştirdikleri anlaşılmaktadır. Ne yazık ki bu kalıntılardan hiç biri günümüze gelememiştir. Bu surların taşları sonraki yıllarda taş ocağında kullanılmış, şehirde yapılan kışla ve paşa konaklarının yapımı buradan saplanan taşlarla olmuştur.
Surların güney cephesine küçük bir iç kale yapılmıştır. Bu kale şehre hâkim konumda olup, sekiz kule ve bir burç ile korunuyordu. Selçuklu sultanlarının sembolü olan doğan kuşu kalenin büyük kapısı üzerine yerleştirilmiştir.
Beyşehir Kalesi (Beyşehir) Konya Beyşehir ilçesi,
İçerişehir Mahallesi’nde bulunan Beyşehir Kalesi’nden XIX. yüzyılda buraya gelen F.Sarre söz etmiştir. Günümüze ulaşan kale kapısının üzerindeki kitabeden bu kaleyi Gıyaseddin ve Keykavusoğlu Mesut zamanında Emir Eşrefoğlu Seyfeddin Süleyman 1288 yılında yaptırdığı öğrenilmektedir. Ayrıca kalede Sultan I.Ahmet tarafından 1615’te ve Sultan IV. Murat zamanında 1633 yılında onarıldığını gösteren kitabeler bulunmaktadır. Beyşehir Kalesi’nden hiçbir iz günümüze gelememiştir. Yalnızca kalenin İçerişehir Mahallesi’nde kapısı bulunmaktadır. Buradan da anlaşılacağı üzere Beyşehir Kalesi’nin kesme taştan yapıldığı sanılmaktadır.
Tont, Mindos, Aydos Kalesi (Ereğli)
Konya Ereğli ilçesinin 12 km. doğusunda, Gökçeyazı Köyü’nün güneydoğusunda Kayasaray Köyü’ne yakın yerdeki Aydos dağı üzerinde bir takım kalıntılarla karşılaşılmıştır. Bu kalıntıların bir kaleye ait olduğu anlaşılmakla beraber, kalenin ne zaman ve kimler tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Büyük olasılıkla bu kale, bir karakol kalesi niteliğini taşıyordu. Bunun dışında kaynaklarda da yeterli bilgiye rastlanamamıştır.
Seydişehir Kalesi (Seydişehir)
Konya Seydişehir ilçesindeki kale, Karamanoğulları ve Osmanlılar arasındaki savaşlar sırasında sık sık el değiştirmiş ve Fatih Sultan Mehmet’in Karamanoğlu Beyliği’ne son vermesi ile birlikte Konya, Larende, Ereğli, Akşehir, Beyşehir kaleleri ile birlikte yıkılmıştır. Bununla beraber Seydişehir’in bazı semtlerinde kaleye ait kalıntılar görüldüğü gibi temel kazılarında da kaleye ait izlere rastlanmaktadır.
Günümüzde sadece temel kalıntılarına rastlanan Seydişehir Kalesi’nin yüksek duvarlı bir sur ile çevrildiği sanılmaktadır. Anadolu Selçuklu Hükümdarı II.Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde Seydişehir önem kazanmış, Selçukluların ünlü bilgini ve din adamı Seyyid Harun burada bir şehir kurmak istemiş, bu şehri kuşatacak kalenin yapımını kararlaştırmıştır. Bu arada kalenin kapı yerlerini de işaretlemiştir. Bu kapılar güneyde Ulu Kapı, kuzeyde Hızır veya Pazar Kapı, batıda Kiçi Kapı olarak isimlendirilmiştir. Seyyid Harun önce bu kapıların yapılmasını emretmiş, Ulu Kapı’nın yapımını dervişlerden Akça Baba, Pazar Kapısı’nı Nasipli Baba, Kiçi Kapısı’nı da Haydar Baba’nın yapmasını istemiştir.
Kalenin yapımında çevredeki antik şehir kalıntılarından yararlanılmış ve yapımında da Türkmen boyları işçi ve usta olarak çalışmışlardır. Kale kapıları tamamlandıktan sonra bunları birbirine bağlayan sur duvarları burçlarla desteklenerek örülmüştür. Böylece şehir bir sur içerisine alınmıştır. Eşrefoğulları döneminde, XIV. yüzyılın başlarında kalenin yapımı tamamlanmıştır. Bu dönemde şehri koruyan küçük bir savunma kalesi niteliğini kazanmıştır.