Akören

Zeki Oğuz

Akören adı ta ilkokul yıllarımda kazınmıştı beynime. Efsane bir malim (öğretmen)den söz ediyorlardı yaşlılar. Akören'liymiş. Yüzlerce çocuk eğitmiş köyde. O zamanlar araba olmadığı için eşekle gelip gidermiş şehre. O dönem yetişen insanların bilgileri öylesine derin, el yazıları öylesine güzel olurdu ki imrenirdim. Onlar gibi yazmaya özenirdi.

1968 de gazeteciliğe bulaşınca Arif Bilge'yi tanıdım. Sonra oğlu rahmetli Turan Bilge'yi ve torunu Turgay Bilge'yi. Üçüde Akören'in yetiştirdiği aydınlardı. Kooperatifler Müdürlüğüne memur olarak girdiğimde bir başka Akören'li aydınla tanıştım. Ahmet R.Günay. çok değerli, geçmişin idealistlerinden biriydi. Yüzlerce halı ustası ve öğreticisi yetiştirdi.

Bozkır taraflarına gitmek için defalarca içinden geçtiğim Akören'i ilk defa Konya Akören Dergisi'ni yayınlayan Muzaffer Tulukçu sayesinde gezebildim. Geziyi bir kış günü yaptığımız için sisli bir hava vardı, gönlüme göre fotoğraf çekemedim ama Akören'in o güzel insanlarıyla sohbet etmek bile başlı başına güzeldi.

Geziye, Muzaffer Tulukçu'nun dışında şair dost İsmail Desteli ile Ali Bekir Gültekin'de katılmışlardı. Ali Osman Çaldağ'da Akören'den katılmıştı guruba.

Konya Akören Dergisi'nin bürosunda biraz sohbet ve çay faslından sonra öğle yemeklerimizi bir fast foodda yedik. Meslke yüksek okulu olunca bir özentiyle böyle bir isim koymuşlar herhalde.

Bozkırın ortasında ekonomik sorunlarla boğuşan bir ilçemiz Akören. Bu yüzden çocukların okumasına çok önem veriyorlar. Böyle olunca da çok değerli aydınlar yetiştiriyor Akören. Sayacağımız birkaç isim bile yeterli bu durumu göstermeye. Ahmet Coşar (hukukçu), Abdullah Tenekeci (Devlet Bakanı), Atlan Tufan (Gelirler gn.md.), Arif Bilge (Eğitimci), Turan Bilge (Milletvekili), Seyit M.Alp (Eğitimci), Abdurrahman Kutlu (S.Üniversiteis Rektörü), Ali Rıza Ercan, Veyis Ersöz (Yazar), İbrahim A.Kendi (Eğitimci-Yazar), A.Hilmi Nalçacı (Bel. Baş.)
Geçmiş yıllarda Akören içme suyunu sarnıçlardan karşılıyorlarmış. Ali Rıza Ercan'ın gayretleri ile Tekke suyunu getirdikten sonra su sorunlarını çözülmüş ama sulanabilir arazileri pek yok. Arazisinin ancak %51 ini tarımda kullanabiliyorlar. Sık sık yağmur duasına çıkmak zorunda kalıyorlar. Tarımdaki nisbi ilerleme 1970 li yıllardan sonra olmuş. Ondan öncesini Muzaffer Tulukçu şöyle anlatıyor. "1950 li yılların başına kadar dağ armudu, dağ eriği, dağ bayamı dışında ilçemiz Akören'de başkaca meyvenin tadını ancak kervanlarla Antalya yöresinden getirilen ve çeyiz sandıklarında saklanan yalnızca ilaç niyetine hastalara ikram edilen portakal, keçi boynuzu, kuru incir dışında meyvenin tadını bırakın ismi bile hayaldi.

İki beldesi, sekiz köyü olan Akören'de Selçuk Üniversitesi Ali Rıza Ercan Meslek Yüksek Okulu 1997 de açılmış. Günümüzde 800 civarında öğrencisi var. Bozkırda, hiçbir sosyal etkinliğin olmadığı bir ortamda okuyan öğrencilerin pekde mutlu olduğu söylenemez.
1973 yılında 1363 ortaklı bir iplik fabrikası kurulmuş. Fabrika 1987 de faaliyete geçmiş ama iki sene dumanı tüttükten sonra dumanı tütmez olmuş.

Şehre 55 km.onbin nüfuslu bir ilçe olan Akören'de bütün Anadolu köylerinde olduğu gibi lakapla anılmak yaygın. Çoğu zaman bir sülaleyi lakapla tanımak mümkün. Tiritli'nin, Durmuş, Burunsuz'un Selahattin, Garnıyarığın Memet, vb. gibi.

Akören 1912 yılına kadar Çumra'ya bağlı bir köymüş. 1914 de bucak 1987 de ilçe olmuş ama Konya Turizm Müdürlüğünün bundan haberi olmamış olacak ki Konya Turizm Envanteri'nde Akören' i yok saymışlar.

1960 ihtilalinden sonra köylerin, beldelerin adını değiştirmek gibi bürokrat zihniyetli bir moda türemişti. Bu modadan nasibi alan beldelerimizden biri de şimdiki adı Kayasu olan May barajının yapımı da Sille Barajı ile aynı tarihlerde. May'a giderken yol üzerinde bulunan Körpe Seyit'in mezarında mola verdik. Seyit Harun Veli bu yoldan Seydişehir'e giderken küçük kardeşi burada vefat etmiş, oraya gömmüşler Körpe Seyit'i. Kayasulu'lar her yıl haziranın ilk haftasında burada buluşarak hasret gideriyorlar.

Kayasu (May) bazı köylerimizde harman elması da denilen söğüt elması ile meşhur.
Kayasu'dan sonra ilk uğrağımız olan Karahüyük'te sıcak yufka ile karakovan balı yedik.
Birkaç yıl önce fotoğrafçı arkadaşlarla Mavi Boğaz'ı gezdikten sonra Kuşça'ya çıkmıştık. Bir çeşmenin başında su sırası bekliyorlardı. Çeşmeden akan su serçe parmağı kadardı. Kadınlar bizi gazeteci sanmış, dertlerini yazmamızı yalvarıyorlardı. Birgün önce de biri ölmüş, cenazeyi yıkayacak suyu tankerle Bozkır'dan getirmişlerdi. İçler acısıydı halleri.

Tekkesi ile ünlü Avdan ile Dutlu Köyü'nün halleri su derdi Kuşça' dan bin betermiş meğer. Konya'ya 72 km.uzakta olan ve 1999 da belediye olan Avdan'da su sorunu had safhada. Yaz aylarında gurbetteki Avdan'lılar da beldeye gelince durum dayanılmaz hale geliyormuş. Belediye dört yere sonda vurdurmuş, su bir süre aktıktan sonra kesilmiş. Şimdi 15 km.kadar uzakta olan bir suyu beldeye getirmek için kolları sıvamışlar.
Dutlu köyünün hali içler acısı.

2002 yılında kaymakam vekili İsmail Kaya Dutlu'da bir araştırma yaptırmış. O tarihte 27 hane olan köyün 22 hanesinde ne televizyon ne radyo var. Hanenin birinde üç kız kardeş yedi keçi ile bir odada yatıyorlarmış.

Köyün ortasında bir çeşme var. Serçe parmağı kalınlığında bir su akıyor.ç köylü buradan karşılıyor su ihtiyacını. Çeşmenin önünde bin metrekare kadar bir bahçelik alan var. Köylü küçük küçük bölmüş bu alanı ve bahçe olarak kullanıyorlar. Elbette bu yüzden su sırası kavgaları hiç eksik olmuyor. Aynı manzarayı Hadim' in bir dağ köyünde de görmüştüm. Köylü oda içi kadar bir yere arpa, domates, fasulye, salatalık ekmişti.

Ülkemizde birçok yerleşim yeri bulunduğu yerin tarihi ya da coğrafi yapısına göre isim alıyor. Akören'de bunlardan biri, ülkemizde tam 31 yerde Akören var.

Bölgeyi rahat gezebilmek için kendi aracınızla gitmekte yarar var. Buradan Avdan yolu ile Mavi Boğaz'a inebilir, Bozkır'a geçebilirsiniz. Çarşamba Çayı'nın üzerinde bulunan Mavi Boğaz özellikle Beyşehir Gölü'nden su verildiği dönemlerde çok güzel oluyor ve kamp için ideal bir yer. Kasım ayında bile papatyalarla karşılaşabilirsiniz Mavi Boğaz'da.

Hiç yorum yok: