Sanata Gönül Verenler - Fahri ÖZPARLAK

Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

01.05.1941 Konya doğumluyum. Konya Lisesini bitirip, 1958 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesine girip 1963 Haziranında Betonarme opsiyonu (ihtisasından) mezuniyeti müteakiben Konya DSİ 4. Bölge Müdürlüğü Proje ve Barajlar Baş Mühendisliğinde mesleğe başladım. Askerliği (1964-1966), 6 ay İstihkam Okulu, l,5 senede (6 ay deniz asteğmeni, biryılda istihkam ve deniz teğmeni olarak) Deniz Kuvvetleri İstanbul Boğazı müstahkem mevkide (Sarıyer, Anadolukavağı ve Yuşa'da) yaptım. Mesleki alanda yaptığım askerlik dönüşü /.Bölge Amirliğinde İçme Suları Şefi ve Müdür Muavini olarak mesleğime başladım ve daha sonraları serbest olarak mesleğime devam ettim.

Sanata merakınız nasıl başladı?

42 sene önceki öğrencilik geçimimi sağlamak için Konya'nın büyük kaşıklarına hat yazısıyla (Sülüs, talik, divanî, rikka, nesih v.s) el becerisi kazanmam, proje, kontrollük ve müşavirlik hizmetini yürütürken ve boş zamanlarımı değerlendirmek isteğiyle başlayan merak ve hobi bir senedir amatör tutku halini alarak ve ruh coşkunluğuyaratarak büromu sanat evi haline getirdim. Sanata sahip çıkmak için önce onu tanımak ilkesinden hareket ederek İtalya, Venedik, Floransa, Paris, Çek Cumhuriyeti, Prag, Avusturya, Viyana, Termal Merkezi Karlovari, Macaristan, Budapeşte ve daha başka dünya ülkelerinde ve müzelerinde yaptığım tetkiklerde ve Anadolu'da Türklerin asırlar boyu geliştirdikleri el sanatları alanında güzeli arama yolunda çeşitli dallarda verdiği örneklerde engin bir geçmişle güçlü ve güzel ürünlerini inceledim. Sanatın her çeşidinin kölesiyim, böyle kölelik dostlar başına diyerek, sanat evimde TÜRK-İSLAM SÜSLEME SANATLARI ( Hüsn-i Hat, Tezhip, Minyatür, Ebru ) ve 150 çeşit Osmanlıda Zenaatten Sanata, araştırma ve 17 cilt kitap haline getirme faaliyetleriyle sanat aşkımı dile getirmekteyim. Esas güç kaynağım, geçmişten günümüze, ( zaman penceresinden ) İLÂHİ KUDRET AKIŞ ve GÜZELLİKLERİYLE, SONSUZ ALLAH'IMIN, Sonsuz güzelliklerinin sergilendiği (Konya, Anadolu ve Dünyadaki) sanat galerilerindeki güzellikler maddeden mânâya daha güzelleşmekte ve Allah'ıma ibadet etmekte. Konyamızdan dünyaya yayı lan sönmeyen ilâhi aşk ışığı Hz. Mevlânâ'mız, Allah'ımın en büyük sanatçı olarak her şeyden önce güzelliklerde tecelli ettiğini söyler. "ALLAH GÜZELDİR ve GÜZELLİĞİ SEVER" der bir hadisi şerif. Ve uyanmış kalp, her şeyin sözle anlatılamayan bir şeyi çağrıştıran bir işaret, bir söz olduğunu, uzun sözün kısası "ALLAH'IMIN İSİM ve SIFATLARININ bir yansıması olduğunu keşfeder. Fransa Mont Marte ressamlar tepesinde ve St.Petersburg'da öğrendiğim resim sanatı, 36 tablomda renklerin ve güzelliklerin yansıması olarak, sonsuz ALLAH'IMIN İSİM ve SIFATLARININ tecellisi olarak görüyorum.

Konya'mızın bir mahalli gazetesi (YENİ MERAM GAZETESİ) ve 8 Mecmua ile 4 adet Mevlana mevzulu kitaplarınızda Hz. Mevlânâyı işlemenizin nedeni nedir?

Yedi asrı aşkın zaman önce, mâ'nâ ve maneviyat semâmızda doğan bir güneş gibi dünyamızı aydınlatan Mevlânâ Celaleddin-i Rumî, bugünde sayılarıyüzbinleri bulan sâlîk ve sevenleriyle gönül kubbelerine ışık saçmaktadır. Yeşil Kubbesi iseyedi asırdan fazla bir zamandan beri yeryüzünün ünlü yerlerinden biridir. Gerek batının, gerekse doğunun nice ünlü kişileri, onun aziz hatırası önünde teslimiyetlerini dile getirmişlerdir. Zamanımız dünyasında insanın en büyük ihtiyacı, ruhi özleyişlerini tatmin etmek veya başka bir deyişle gönül huzuruna sahip olmaktır. Mevlânâya artık, şeklen değil, ama kalben bağlı olanlar kendilerini tatmin etmiş görüyorlar. Bu husus 2 l. asır Türkiye'sinde en değerli ruhi kazançtır. Bunun ispatı 730 yıllık Mevlevi Medeniyetinin rehber, düstûr ve kitaplarının revaçta olmasıdır.

Yedi asırdan beri kapanmayan büyük kapı, sönmeyen ışık, susmayan ses, inmeyen perde, dinmeyen su, bitmeyen ders, eskimeyen kumaş, solmayan renk, olduran güneş, vardıran pîr, erdiren et, estiren yel, düşmeyen paha, bitmeyen söz, dönmeyen dost ve doyuran hamur, İşte Mevlânâ!..

Bunca uzun yıllar boyunca gerçek aşıkların sofrasının tası, aşının tuzu, ocağının közü, evradının özü, bedelinin gözü, daha herşeyi, herşeyi olan gönüller sultanı Mevlânâ.
Yedi yüzyılı aşkın süreden beri dervişin damağına tat, âşıkm derdine ilaç; ariflere sertaç; HATTATLARA MEŞK, RESSAMLARA RENK, MUSİKİ -ŞİNASLARA İLHAM, daha nicelerine nice şevk, zevk ve destur veren yüce Mevlânâ. İşte bunun için Mevlânâyı ömür boyu her gün iletişim yoluyla insanlık için ne kadar yazsam azdır.

Yaşam çizginiz, niçin hat sanatı?

Güzelliği görebilen bir varlık olarak dünyaya gelen insanoğlu, güzel sesler, güzel yüzler karşısında birdenbire heyecanlanır, ruhu titrer. Sanki onu daha evvel görmüş tanryormuş gibi hayranlık duyar. ELEST BEZMİNDEKİ hatıraları canlanır. Az çok her fanide bu hatırlama, bu özlem mevcuttur. Ancak herkes kendi talebi nispetinde duyar ve anlar. Tatlı bir ses veya usta bir neyzeni dinlerken elimizde olmayarak çıkardığımız "AH"lar, emirler, feryatlar, ummana doğru çağlayan sular gibi ruhun aslını arayışı, asıl vatanının duyduğu hasretin tezahürüdür.
Ruhun aslına doğru hareketi, aşkın eseridir. Aşk, kalbin güzele doğru meylidir. Aşksız hakikate ulaşmak, bu alemde ilâhî sesler duymak mümkün değildir. Seyretmeye, Konya, Anadolu ve dünyadaki gezilerimde doyamadığım MİMARİ ESERLER, MİNYATÜRLER, TEZHİPLER, HÜSN-İ HATLAR, EBRULAR, KAT'Î ve KÜNDEKARİ'ler v.s. DİNLEMEKTEN BIKMADIĞIMIZ BESTELER, İLÂHİLER, ŞİİRLER, AŞK ve İMANIN BEŞERİYETE hediyesinden başka ne olabilir?

Yazılarımda; Tarihin derinliklerine yolculuk, Konya, Anadolu ve Dünyada geçmişten günümüze (Zaman penceresinden) İLAHİ KUDRET AKIŞ ve GÜZELLİKLERİNİ Âhî Evran Hazretleriyle başlayıp, sanattan gönüle, zenaatten sanata, gönülden ilahi sevgi pınarlarına, ilâhi aşk, mucize ve sırlar bohçasından alabildiklerimle iletişim yoluyla paylaşabilmek arzusuyla büyük bir coşku ve yaşam sevinci duymaktayım.

Yalnız fâni varlıklar önünde dökülen gözyaşları, ihtiraslar, ümitler, arzular, beka mülküne perde olur. Hayattan şikayetler, ruh ıstırapları, hep hakikati gizleyen nefsin eseridir.
Ancak kendini hapseden bu perdeleri yırtarak sonsuzluğun kapısını açabilen ruh, eşyada ve bedenlerde parlayan, daima gezilerimde ve normal hayatımda, güzelliklerin asıl mânâlarını, İLAHİ güzelliği temaşa eder. Sözü NiyazîMısri'nin şu beyitiyle:

"ÂLEM ANIN HÜSNÜNÜN ŞERHİNDE OLMUŞ BİRKİTÂB
MEÎNİN SURETİ İSTERSEN NİYAZÎ SURET-İ İNSANA BAK"
Neden GÜZEL dedim. AŞK dedim. İMÂN dedim. İLÂHİ GÜZELLİK dedim? Çünkü TÜRK- İSLAM SANATI böyle bir kainat görüşünün mahsulüdür de onun için....

Mutlak sonsuz güzel olan Rabbimin güzelliğinin sabır ve aşk ile işlenişi... Ama ille de aşk ile... Çünkü gaye değildir hiçbir sanat, yalnızca araçtır. Onu anlamakla, onu sevmekle. Öyleyse gaye olan AŞK.

Kaç Çeşit Sanat Dalıyla Uğraşıyorsunuz?

100'ün üzerinde Batîni ve Zahirî sanatlar, duygu ve düşünceler güzel sanatların bir çok kolu var. Hepsinde de güzelliğin ayrı bir sırrı gizlenmiştir. Sırra ermek için hem gönlümüz hem de fikrimizle bilmek gerekir sanatın inceliğini. Ben de buna vesile olabilmek ümidiyle sırlar bohçasını önümüze dökmesek de sırra dair birkaç kelam için bütün dünyayı dolaşarak başta Osmanlı ecdat ve üstadlarımızın kapısını tıklatıp giryoruz içeri edep ile Seyahatlerimde. Büyük gayretle Osmanlıca Farsça ve Arapçayı kursa giderek öğrendim. Sonsuz Allah'ımın, sonsuz güzelliklerinin sonsuzda birinin verildiği dünyadaki sanat galerilerini gezerek, Türk'ün estetik ruhunun dünyanın her tarafına sindiğini görüyorum. Güzellikler maddeden mânâya daha güzelleşmekte ve sonsuz ALLAH'IMA ibadet ediyor. Onbir Cilt İLÂHİ KUDRET AKIŞLARI ve GÜZELLİKLERİ kitaplarımda bunları sizlerle paylaşmak. Galiba güzelliklerin en güzeli de sizlerle paylaşmak.

Hüsn-î Hat'ta sadelik, tezhipte ise bir ihtişam göze çarpıyor. Ama bu kompozisyon zıtlıktan öte ruh ve beden gibi birbirini tamamlayan bir bütün olarak ortaya çıkıyor. (KALEMİN GÜCÜ ve SİYAH NURUN HİKMETİ) hat kitabımda geniş tafsilatla yazdım.

Adı üstünde güzel sanatlar sabırla güzel şeyleri çıkarmak için gayret sarfed[yoruz. Zaman harcıyoruz. O halde kötü düşünmeye zamanımız olmaz. Sanatta yakaladığımız güzellik hayatımızın diğer alanlarına da akseder. Bu nedenle güzel sanatların insan terbiyesinde çok mühim bir rolü olduğuna inanryorum. Sanat bakışlarımızı iç dünyamıza çeviriyor. Yunus Emre ne güzel söylemiş: "BİR BEN VARDIR BENDE, BENDEN İÇERİ..."

Sanırım sanat o bilmediğimiz beni tanımamıza yardımcı oluyor. İçimizdeki keşfettiğimiz güzellikler sanatımıza aksediyor. (resim sanatı v.s) Musiki De: bestekâr sesi aksettiriyor. Zaten hepsinin hedefi mutlak güzel olan Cenab-ı Hakk'ın güzelliğini bulmak, aramak ve yansıtmaktır. Sanat, iç dünyamızı ses, renk, çizgi ve şekil ahengi içinde madde planına aksettiren, bizde hayranlık uyandıran eser ve hareketler olup, sohbetimizi Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in:
" ANLADIM SANAT ALLAH'I ARAMAKMIŞ GERİSİ SADECE ÇELİK ÇOMAK'MIŞ"
ikilisiyle tamamlarken:

Dinin iman ve vecd gibi ulvi heyecanları, ahlaki değerler, milli zevkler, beşeri ihtiras ve duygular kat kat dünyamızı meydana getirir. İşte sanat ve onun bana verdiği ruh coşkusu bu duygu ve düşüncelerin sembollerle ifadesidir ki, derunîbir hakikatıyaşatır ve öğretir.
Dini, milli ve beşeri bütün duygu ve fikirler sanatın mevzuuna girer. Sanatkar bu içtimaî kıymetleri, dertleri, zevkleri, sevinci nefsinde şiddetleyaşayan, duyan kimsedir ki fertler kendilerini sanatkârda bulurlar. Şekil, renk ve sesle ifade edilmek istenen ruhun ıstırapları, sürürü ve güzellikleridir. Sanat ruh dünyasının, madde planında parlaması olduğuna göre, aslında sanat eserlerine hayranlığım şekle sokulan ruha ve fikredir. "SANAT BİR LİSANDIR"..
Mutlak güzellik Allah'ın güzelliğidir. Hayran hayran seyrettiğimiz bütün güzelliklerde, ancak O'nun cemâlinden akseden zerrelerdir.

Bu bakımdan her sanatta, Cenab-ı Hakk'ın gizli hazinesinden taşıp aşarak tezyin ettiği bu âlem ve topraktan murad,yalnız alabildiğine enginyeşil kırlar, vadiler, ulu sahralar ve dağlar değil, toprağın ve bütün mahlukâtınyaratılışına vesile olan aşk ve muhabbet menbaı, ilâhî sanat harikası ve kainatın özü olan insandır. Onun için insanın mükemmelliği,yaratılış gayesini koruyabildiği nispettedir.

Bu arada şunu da belirteyim ki; Dilinden hikmetler fışkıran ve nadide inciler saçan bir mânâ menbaı ve bana sanat aşkını veren öz ve söz vadisinde büyük bir tecell'rye mazhar olan Hazreti Mevlânâ'nın, bütün hak dostlarının gönül alemlerine tercüman olarak telif ettiği ölümsüz eseri olan İLÂHI sırlardan bahseden,yüce kudret akışlarını anlatan şuyuvarlak gök kubbede parıl parıl parlayan yıldızları, güneşi v e dolayısıyla bütün kâinatı ve incelikleri hakimane bir üslupla bizlere aktaran Mesnevi'den bilhassa nasiplendik, Hazreti Mevlânâ'nın "Mesnevi hakikate ulaşmak ve Allah'ın sırlarına agâh olmak isteyenler için bir yoldur. Mesnevi temizlenmiş kişiler için gönüllere şifâdır. Hüzünleri giderir, Kur-an'ı Kerim'i anlamaya yardım eder, huyları güzelleştirir".

"Yayınlayacağınız ve yayına hazırladığınız kitaplardan bahseder misiniz?

cilt: Osmanlı'da Zenaatten Sanata ve İLÂHÎ KUDRET AKIŞLARI
cilt: Gezdiğim otuzun üzerindeki ülkede (Bakan gözle değil de gören gözle DÜNYA DA Zenatten Sanata)
cilt: Sanattan Gönüle, Gönülden Sevgi Pınarlarına ve İLÂHÎ AŞKA,
cilt:, 5. Cilt, 6. Cilt, 7. Cilt, 8. Cilt, 9. Cilt, 10. Cilt ve 11. Ciltler "Tarihin derinliklerine Yolculuk (Sanattan Gönüle Gönülden Sevgi Pınarlarına) GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE (Zaman Penceresinden) İLÂHÎ KUDRET AKIŞ VE GÜZELLİKLERİ (Konya Anadolu ve Dünyada)
12. cilt: KONYA VE HZ. MEVLANA DENİZİNDEN
13. cilt: KONYA, ANADOLU VE DÜNYADA İnsanlığın Piri, Sönmeyen İLÂHÎ Aşk Işığı Hz. MEVLÂNÂ
14cilt: Aşıkın Derdine İLAÇ, Ariflere Sertaç, Hattatlara MEŞK, Ressamlara renk, Musikişinaslara İlham
Veren İnsanlığın piri, Sönmeyen Işık : HZ. MEVLÂNÂ
15. cilt: KÂİNATIN DİLİ OLAN SANAT: DUA
16. cilt: Sanattan Gönüle, Gönülden Sevgi Pınarlarına, İlâhî Aşk ve Güzellikler (ŞİİRLERİM)
17. cilt: Hicaz Demiryolları (Bir Kültür ve Medeniyet Yolculuğu) Ecyad Kalesi gibi Arabistan'da Osmanlı'nın eserleri,

Hiç yorum yok: