Konya Kültürüne Hizmet Edenler - N. Yalçın Dikilitaş

Değerli okuyucularımız; Yeni İpek Yolu Dergisi olarak Konya kültürünü geçmişten günümüze taşımak, gelecek nesillere bilgi ve belgeleri ile birlikte aktarmanın büyük önem taşıdığını biliyoruz. Bugüne kadar bu alan da çok sayıda makale ve fotoğraflara yer vererek ilimizin tarih, sosyal ve kültürel birikimlerini aktarmaya gayret ettik. Bilgi ve belgelerin eser haline getirilmesi, gelecek nesillere aktarılması çok önemli. Ancak bunu aktarmayı görev bilen, gönüllü kültür elçileri, kültür adamları da bir o kadar önemli. Bizde Yeni İpek Yolu Dergisi olarak bu değerlere büyük önem vermekteyiz. Bu amaçla; kültürel değerlerimizin yaşatılması için çaba harcayan bu insanları Dergimizde "Portre" adlı bölümümüzde tanıtmaya gayret edeceğiz.
İlk olarak geçtiğimiz ay içerisinde Rahmetli olan uzun yıllar Konya'da gazetecilik yapmış, Konya'nın kültürel sosyal hayatına büyük katkıları bulunan ve onu yazıları ile TV programları ile anlatan Merhum Yalçın DİKİLİTAŞ'ı anlatıyoruz. İşte onun hayatı ve eserleri .
3 Nisan 1944'de Konya'da dünyaya geldi. Babası Dikilitaşlızadeler'den Osman Dikilitaş, annesi müderris Ağrıslızade Tevfik Efendi kızı Vasfiye hanımdır.
İlkokulu önce babasının memuriyeti dolayısıyla bulundukları Malatya'da Fırat İlkokulu'nda, sonra Konya kız Tatbikat İlkokulu'nda okudu. Ortaokulu Konya Karma Ortaokulu'nde ve liseyi Konya Lisesi'nde okudu. 1963 yılında A. Rıdvan Bülbül'ün çıkardığı Sabah Gazetesi'nde gazeteciliğe başladı. 1964 yılında Yeni meram Gazetesi'ne geçti ve burada Mustafa Ataman, Ali İhsan Tuna gibi isimlerle tanıştı. Dikilitaş askerlik görevini 1965 yılında Denizli'de 4. Piyade Er Eğitim Tugayı'nda tamamladı.
Askerlik dönüşü, önce Afif Evren, sonra Mustafa Ataman ile Anadolu'da Hamle gazetesinde çalıştı. Sabah, Yeni Meram, ve Anadolu'da Hamle gazetelerinde çalıştığı dönemlerde haberciliğin yanısıra kendi ismiyle, Fahrettin Filiz, Sevim Duyar gibi müstear isimlerle köşe yazıları yazdı.
Bir süre fiili gazeteciliği bıraktı. Mahir İba'nın Anadolu, Ziya Beştav'ın Işık, Ahmet Bahçıvan'ın Yeni Meram, Mustafa Naci Gücüyener'in Yeni Konya Gazetelerinde köşe yazıları yazdı. Yeni Konya Gazetesi'nde 13 yıl süre ile "N'aber" başlığı ve "Niyazi" imzası ile hiciv dörtlükleri yazdı. On binin üzerinde dörtlük ve beş yüz civarında şiiri vardır ve bunlar kitap haline getirilememiştir.
1997-2000 yıllarında, adını sonradan Hakimiyet olarak değiştiren, o zaman ki adıyla Yeni Gazete'de 2.5 yıl süre ile Genel Yayın Koordinatörlüğü ve Genel Yayın Müdürlüğü gibi görevlerde bulundu. Birçok olumsuzluklara rağmen Yeni Gazete yi kalite, muhteva, ve kadro olarak ön sıralara taşıdı. Yeni Gazete de çalıştığı dönemde editörlüğünü yaptığı "CÖNK" isimli Konya tarih ve kültür eki, bugün bir çok araştırmacının başvurduğu kaynak eser durumundadır. Konya Yazma Eserler Kütüphanesi tarafından bu ekler bilgisayar ortamına taşınmış olup, araştırmacılara CD olarak sunulmaktadır. Daha sonra Konya Postası Gazetesi'nde "Kahvenin hatırı" isimli köşe yazıları yayınlanan Dikilitaş, CÖNK isimli tarih ve kültür ekinin yayınını orada sürdürdü.
Öte yandan, KON TV, SUN TV, KTV ve KANAL1 gibi yerel televizyonlarda, 300'ün üzerinde "Gönül Dostları" isimli programı yapımcı ve sunucu olarak gerçekleştiren Yalçın Dikilitaş, bu programlara aldığı konukları ile tarihi, kültürü ve folkloru ile Konya ile ilgili önemli konuları gündeme taşıdı. Sabah, Yeni Meram, Anadolu, Işık, Anadolu'da, Hamle, Yeni Konya, Konya Postası, Anadolu da Manşet Gazetelerinin yanısıra Çağrı, Hisar, Kervan, Flaş gibi dergilerde yazı ve şiirleri yayınlandı. Son olarak Flaş Dergisi'nin editörlüğünü yapan Yalçın Dikilitaş 20 Ekim 2004 tarihinde yine masasının başında yazılarını yazarken hayata veda etti.
Dikilitaş; Yeni Gazete ile Konya Postası Gazetelerinde fasiküller halinde ek olarak yayınlanan CÖNK, TARİH VE KÜLTÜRÜYLE KONYA Eklerinin editörlüğünü üstlendi.
Şu anda basıma hazır olan kitapları; Benim İnsanlarım, Konya Yazıları ve Resimli Büyük Konya Ansiklopedisi (3 cilt)
Dikilitaş'ın çeşitli gazetelerde yayımlanmış bazı makaleleri;
1- "Bugünde Yaşarken Dünü Özlemek", Yeni Konya 22 Aralık 1989
2- "Hangi Çocukluğumuz?", Yeni Konya 17 Nisan 1992
3- "Konya'nın Neyi Meşhurdur?", Yeni Konya 13 kasım 1993
4- "Şehrimizden İnsan Manzaraları", Yeni Gazete 15 Aralık 1997
5- "Yemyeşil Bir Meram İçin", Yeni Gazete 24 Aralık 1997
6- Zamanlar, Mekanlar ve İnsanlar", Konya Postası 22 Mayıs 2001
Kaynaklar:
1- "Yalçın Dikilitaş'ın Hayatı ve Gazeteciliği" Gıyasettin Bingöl , S.Ü. İletişim Fak. Gazetecilik Böl. Bitirme Tezi , Konya, 2004
2- Konya Kültürüne Hizmet Edenler (2), M. Ali UZ, Konya Büyükşehir Belediyesi Yayınları. KONYA, 2004.
3- Osman Dikilitaş (Merhum N. Yalçın Dikilitaş'ın oğlu)
BİR YUDUM N. YALÇIN DİKİLİTAŞ
Ali IŞIK
Bugün şanslıyım. Son birkaç yıldır alışılagelmiş yerinde soluklanırken pek göremediğim yıllara meydan okuyan kırmızı Lada cip uzaktan bana göz kırpıyor. Adımlarım gayri ihtiyari sıklaşıyor. Yazıhanenin kapısını açar açmaz önce kesif bir sigara dumanı karşılıyor, sonra da o:
- Oo, buyur Ali hoca.
Selâm verip sonra da gösterdiği koltuğa oturuyorum. Hal-hatır faslında dahi son aylardaki bütün görüşmelerimizdeki gibi yüzündeki tebessüm, zoraki... Ne kadar zorlanırsa zorlansın, saklanıp bastırılmaya çalışılan derûnî sıkıntı ve burkuntularını ele veriyor. Bu durumda, tebessümü de "zoraki" sıfatını hak ediyor. Ancak iyi biliyorum ki, bu bir zayıflığın emâresi değil; bilakis bek bir duruşun göstergesi. Biricik kızının ciddî rahatsızlığının sıkıntıları yetmezmiş gibi, "hısım"larının sanki birbirleriyle yarışırcasına boyut değiştirmeleri de katmer üstüne katmer... Konuşması da olağan dışı. Durgun ve kesik kesik... Konuşmalarındaki duraksama anlarında içinde yaşadığımız zaman ve mekân diliminden uzaklaşışlarını gözleri ele veriyor.
Bitmekte olanıyla ateşlediği Uzun Samsun'dan derin bir nefes çekiyor. Ciğerlerinde işlevini tamamlayan dumanı ağzından dışarı boca ederken seslendirdiği cümle, üzerimde bomba tesiri yapıyor:
Yalçın'ı çok arıyorum be Ali hoca!..
Kendisinde şimdiye kadar hiç tanık olmadığım bir ses tonu... Omzuna ağır geldiği için eliyle çenesinden payanda vurduğu başı... Gözlerinde büyüdükçe kararan hüzün daireleri, göz kapaklarının çevresinde billurdan hâleye dönüşüyor. Ben Seyit Küçükbezirci'yi hiç böyle tanımadım. Kanım donuyor...
Zamandan azâde olduğumuz bu anda, beni de peşine taktığı bun'dan yine kendisi çekip çıkarıyor.
- Onunla ilk tanışmamız daha dün gibi. Oysa kırk yılı geçkin bir dün... Şehir Postası'nın sorumluluğunu üstlendiğim 60'lı yılların başında bir gün... Karşımda bir genç. Bana uzattığı kağıdın titreşimleri yaşadığı heyecanın büyüklüğünü açığa vuruyor. Kağıdı alıp okuyorum. O yıllarda hararetle savunucusu olduğumuz İkinci Yeni şiirinin güzel bir örneği. "Tamam" diyorum, "Bunu 'Günaydın Sanat' sayfamızda yayımlayalım." Bir teşekkürü bile aklettirmeyen heyecanıyla hızla dışarı çıkıyor. Ancak bu çıkış öyle coşkuludur ki; annesine sıklıkla ettirdiği duaların bereketi sonucu bin bir güçlükle sahip olduğu bisikletini gazete binasının önünde unutturacak kadar...
Sonraları gelip gitmeler sıklaştıkça dostluklar da pekişmeye başladı. Sonunda meslektaş oluverdik. Hem de ne meslektaş... Gazeteciliğe olan aşkı büyüktü rahmetlinin. Bu aşkının gözü, ona kadın kıyafeti giydirecek kadar kördü. Yine o yıllar... Rahmetli Öztürk Serengil Konya'ya gelmiş. O bıçkın gazeteci, bunun haberini yapmak için gösterinin yapılacağı sinemada alıyor soluğu. Ne var ki, gösteri yalnızca kadınlara... Gazeteci olmak da, haber yapmak gerekçeleri de kapıdaki görevlilere vız gelip tırıs gidiyor. Ne kadar dil döktüyse adamlar duvar... Bir koşu evine gelip kuşandığı şalvar ve poşuyla geçiş vizesini alıp görevini yerine getiriyor.
Bu anekdotu naklettikten sonra ışıltılı gözlerinin üzerine yeni bir hüzün bulutu çöküyor. Akabinde de bulutların bıraktığı çiğle gözleri buğulanıyor. Sigarasını tazeliyor; bir derin nefes, ardından bir daha ve diğerleri... Sessizliği Cahit Sıtkı'nın ünlü mısralarıyla yine o bozuyor:
"Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanmadın olacak.
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misâli o musalla taşında."
Heyhat, mevsim kış, gün Aralık günü... Uzun sohbetlere müsaade etmiyor. İznini isteyip dertlerini yoldaş bırakarak yanından ayrılıyorum.
Rahmetler olasıca Yalçın abi, sen de gerçeğe yalan gibi gittin. Bugün Seyit ağabeyimle seni bir yudum yaşadık. Ama inanıyorum ki bu yudumlar biz de yalan oluncaya dek sürecek. Dilimde geçmişte sana yazdığım dörtlükle kör olasıca'nın yolunu tutuyorum.
"Tartılı sözlerle bal damlar ağzından anbean,
Kötülük kitabını asla okumamışsın sen.
Sevgi, saygı, dostluk tohumları eken bahçıvan:
Dostluk bahçesini ayrıkla dokumamışsın sen..."

Hiç yorum yok: