17. YÜZYILDA KONYA KALDIRIMLARI

SABRİ DOĞAN

Koyunoğlu Müze Araştırmacısı, Konya-2002.Konya, Osmanlı döneminde bir çok yabancı seyyah tarafından gezilmiştir. Bu gezginlerin yazdıkları seyahatnamelerden o zamanki Konya şehir dokusu hakkında çok önemli bilgiler elde etmemize rağmen Belediye hizmetleri hakkında çok az bilgiye rastlamaktayız. Rastladığımız bilgiler ise Osmanlının son zamanlarına dair gayet kısıtlı bilgilerdir. Bu bilgilerde ortaya çıkan medeni bir şehrin vazgeçilmez bir unsuru olan kaldırımların olmadığı bir şehir olduğudur.Yalnız akıldan çıkarılmamalıdır ki bu yabancı seyyahların "Konya'dan kaldırımsız bir şehir diye bahsettikleri" zaman dilimi Osmanlı'nın son zamanlarıdır. Bir taraftan uzun süren savaşlar ve zorlaşan ekonomik koşullar, diğer taraftan destanlar yazdıracak kadar sert geçen iklim nedeniyle oluşan kuraklık ve kıtlık, haliyle belediyecilik konusunda gerekli yatırım yapılmamasına neden olmuştur.Bu devirde yalnızca belediyecilik konusunda değil, bir çok konuda çöküş ve sona gidiş yaşanmaktadır. İşte Anadolu'yu, Osmanlı'nın son zamanlarında gezen yabancı seyyahların gördüğü yıkılmak üzere olan bir imparatorluktur. Ve bu manzarada kaldırımlar yoktur. Haliyle bu manzara karşısında günümüzün bazı araştırmacıları ve düşünürleri, Osmanlı İmparatorluğunu ve o zaman Osmanlının temsil ettiği İslam Medeniyetini "kaldırımları olmayan bir medeniyet" olduğu kanısına kapılmışlardır. Halbuki gerçek öyle değildir. Geçmişte Osmanlının en kuvvetli olduğu zamanlarda, şehirlerde kaldırım yapıldığı ve bu kaldırımların devamlı suretle tamir gördüğü ve bu uğurda teşkilatlar kurulduğu tarihi bir gerçektir.Bu konu ile ilgili Konya'dan önce İmparatorluğun Başkenti olan İstanbul'dan birkaç örnek verecek olursak konu daha iyi anlaşılacaktır. Ahmet Refik'in Hicri On Birinci Asırda İstanbul Hayatı adlı, 1935 basım tarihli kitabın 13. sayfasında, 17. yüzyılda İstanbul'da Kaldırımların ve sokakların temiz tutulmasına dair bir padişah fermanı ile ilgili bilgiler vardır. Bu fermanda anlatılanlar şöyledir; Mahruse-i İstanbul kadısına hüküm ki Ehl-i sukdan ve gayriden niçe kimesneler bazı yerlerin kaldırımın bozup karizler çıkarup yapdırmayup ve bazılar dahi yaya kaldırumın bozup evinde olan çirkabı taşra akıtmağla mürur ve ubur iden hamal bargirleri Müslümanların üzerine sıçratmakdan hali olmadıkları ecilden men' olunmak emir idüp buyurdum ki...vardukda bu babda gereği gibi mukayyed olub mühkem tenbih ve te'kid eyliye sinki minba'ad çirkapların evlerinden taşra akıtmayalar ve kariz içün kaldırım bozanlara dahi giru tamir ettirüb bozuk kodurmıyasın Badettenbih eslemiyenlerin şer'ile mühkem haklarından gelesin ki sayire mucib-i ibret ola Fi 2 cemaziyelahir 1002.Aynı yazarın On Altıncı Asırda İstanbul Hayatı adlı, 1935 basım tarihli başka bir kitabının 61. sayfasında ise; İstanbul'da vakıf dükkanların önlerindeki kaldırımların tamirine dair bir ferman yayınlanmaktadır. Bu fermanda anlatılar ise şöyledir;İstanbul kadısına hüküm ki Hala mahsure-i İstanbul'da vaki olan esvakın ekseri vakıf dekakin önünde vaki olub kaldırımları haraba müşrif olub tamir olunmıyub cümleden Mutaflar çarşısının kaldırımları ziyade harab olub tamire muhtac olmağın eğer zikrolunan çarşulardur ve eğer Ayasofyaya müteallik vakıf dekakinin önünde vaki olan kaldırımlardır cümlesin evkaf mütevellilerine tamir ettirilmek emir idüb buyurdum ki Hassa mimarlarımdan Mehmed Subaşı vardukda bu babda mukayyed olub mahsure-i mezburede vaki olan Selatin evkafı ve sayir mütevellilerin ihzar eyliyüb dahi herbirine muhkem tenbih ve te'kid eyliyesin ki her biri mütevelli olduğu vakfın dükkanları ve odaları önünde vaki olan harab kaldırımları müşarünileyh mimar marifeti ile tamir idüb harab komıyalar Badettenbih harab kalan kaldırımlar vakfa müteallik olursa emr-i şerifim mucebince tamir olunmayub mütevellileri ihmal ewyliye her kim olursa süddei saadetime arz eyliyesin ki tevliyetleri ahare virile Bu hususda gereği gibi mukayyed olub emr-i şerifimin icrasında envai sayü ikdam eyliyesin ve bu hükm ü şerif-i sicilli mahfuza kayıd eyliyesinki dayima mazmumu ile amel oluna Fi 11 Şevval 980/14 Şubat 1573 Gene aynı kitabın 67. sayfasında Kaldırımların tamiratını yapan Kaldırımcıların nizamnamesi ve gündeliklerine dair bir ferman yer almaktadır. Bu fermanda anlatılanlar şöyledir; Mimar başına hüküm ki mektub gönderüb mahruse-i İstanbul'da vaki olan kaldırımların taşı kaldırımcılar yanından alub müceddeden kaldırım yapdırıldıkda fethi hakaniden beru her ziraı altışar akçeye ve mahlut olan kaldırımların her ziraı dörder akçeye işlenügelüb içlerinden biri kaldırımcılar kethüdalığı bana verülürse mahlut olan kaldırımların ziraını üçer akçeye işledeyin deyu uhdesine alub birkaç kaldırımın meremeti vaki oldukda hasılı harcına kifayet itmameğin bir iki ay tecavüz itmeden firar idüb sonra her kande kaldırım meremetı vaki olursa hazırda olan beha üzre üçer akçeye işlenüb lakin taş ve alat ziyade behaya çıkub eyledükleri işi milk taşından işlemeyüb az zamanda harab olub tekrar termim olmağla nice akçe gidüb malı miriye külli zarar müterettib olub bu husus içün kaldırımcılar kethüdası getürilüb böyle olmağa bais nedir deyu haklarından gelinmek murad olundukda her sene behaya çıkub medyun olduk Bu minval üzre işlemeğe takat getürmeziz didüklerinde çaşni tutılub cedid kaldırım taşı ve alatları hisab olundukda her ziraı sekizer akçeye ancak elvirüb zararları mukarrer olmagin her kande meremet olunursa üç sene tecavüz etmeden giru harab ola ol kaldırımları işledikleri kaldırımın behaları üslub u sabık üzre virilmek içün emri şerif virilmek recasına arz eyledüğü üzre amel olunmasın emir idüb buyurdum ki müceddeden kaldırım vaki oldukda her ziraı sekizer akçeye ve mahlut kaldırım vaki oldukda dahi üslub u sabık üzer dörder akçeye işledüb ve yaya kaldırımları dahi yapılmak lazım geldikde madamki Şehir Emini üzerine varmıya kaldırımcılar değmiyeler ve kaldırımcılara müceddeden olan kaldırım sekizer akçeye ve mahlut olan kaldırımlara dörder akçe alındıkdan sonra şöyleki kaldırımı harc ve moloz taşile bina idüb gözden saklar üç yıl mürur itmediyen harba müşrif ola meremeta muhtac yerlerin kaldırımcılara tazmin itdirile Bu minval üzer oldukdan sonra fermanı hümayunuma muhalefet idenleri yazub arz eyliyesin Fi 20 Safer 997/8 ocak 1589 İstanbul'la ilgili belediyecilik ve dolayısıyla kaldırımlarla ilgili bilgiler verdikten sonra Konya'daki Belediyecilik hareketlerinden kaldırımlarla ilgili bilgilere gelecek olursak en son şu noktaya varırız. Eğer Mevlana Müzesindeki Konya şer'iyye sicilleri çok dikkatlice incelenirse Osmanlı dönemindeki Konya şehir dokusu hakkında çok önemli bilgiler elde edebiliriz. Bu bilgilerden 17 yüzyılda şehir dokusunun ve yapılaşmanın tesadüfi oluşmadığı, tersine sistematik bir şekilde hazırlanan alt-yapı kavramının mevcut olduğu ortaya çıkar. Bu konuda araştırma yapan Yusuf Oğuzoğlu, Ankara'da 23-27 Mayıs 1988'de yapılan VI. Araştırma Sonuçları Toplantısında sunduğu "Konya'da Mevtana Müzesi'ndeki Şer'iyye Sicillerine Göre 17. Yüzyılda Konya Şehir Dokusunun Özellikleri" bildiride bu konuya değinmektedir.Bu bildiriden anladığımıza göre Konya Mevlana Müzesindeki bir sicil kaydından ( Konya şer'iyye sicilleri 19/146 ); "1683 yılında Elhac İshak Efendi tarafından şehrin en işlek iki kapısı olan Ertaş ve At-Pazarı kapıları yakınındaki Buğday Pazarından Semerciler Çarşısı'na kadar kaldırım inşa edilmiştir. İlgili sicil kaydında bu kaldırımın geçtiği on dört mevazi'de taş köprü bina olduğu belirtilmektedir. Böylece muhtemel su birikintilerine ve akıntılara karşı da önlem alınmış olduğu ortaya çıkmaktadır." Bu bildirideki şer'iyye sicilinin ( 19/146 ) tamamı şöyledir; İzzetli İshak Efendi Hazretleri döşettirdiği kaldırımın keşf hüccetidir. Mahmiyye-i Konya sakinlerinden kıdvetü erbabı't-tahrir ve'r-rakm umdet ü ashabü't-takrir ve'l-kalem izzetli ve sadetli el-hac İshak Efendi Hazretleri taraf-ı alilerinden husus-u ati'z-zikre vekil-i şer'ileri olan Fahru'l-a'yan izzetli Abdülbaki Ağa meclis-i şer'i şerife gelip takrir-i kelam edip bundan akdem muma ileyh el-Hac İshak Efendi Hazretleri için mahmiy ye-i merkumenin şimal tarafında Musalla kurbunda vaki' Dikilitaş ile çeşme ma beyninde Mahmud Efendi sokağında Ertaş kapısına varınca ve yine Mahmud Efendi sokağından At Pazarı kapısı kurbunda Buğday Pazarınsa varınca Buğday Pazarı kurbunda olan kadim köprüden Semerciler köşesine varınca binalardan ustad Ahmed b.Murad ve Ali b. Mehmed ve Şahin b. Kurt ve diğer Ali b. Ahmed nam kimesneler döşediği kaldırımın canib-i şer'den üzerine varılıp mesaha ve tahrir olunmak taleb derim dedikde canib-i şer'den Fahru'l-müderrisin Mevlana Muhammed Efendi Ta'yin olunub ol dahi zeyl-i kitabda masturu'l-esami olan müslimin ve bennalardan mezburun Ahmed ve Ali ve Şahin ve diğer Ali ve mimarlar başı el-Hac Osman ile zikr-i murureden mevezla varıp mesaha eylediklerinde her ip benna zira'ıyla kırk zira' olmak üzere kırk altı ipten sekiz zira' eksik olup sekiz zira' dah bazı mevazi tulen 1840 zira' var arzan 8 zira' kaldırım ve murrakkep olmakla cem'an tulen on dört mevzi'de Taşköprü bina olduğunu müşahede eylediklerini Mevlana mezbur mahallinde tahrir edip ba'dehü mean irsal olunan recep ile meclis-i şer'a gelip ala vuku'ihi haber verdiğinden ma vaka'a bit-talep ketb olundu Fi!l-yemi's-salis ve'l-ışrin min şehr-i recebi'l-fert li sene erbaun ve semanin ve elf. (1074 )Es-seyyid İsmail Çelebi ibni es-seyyid Pirli Abdullah Hafife ibni el-hac Mehmed, Mehmed b. Abdullah, Muharrem b. Abdullah, Şahin b. Abdullah veli bin Şaban Ayrıca ikinci bir şeri'yye siciline göre ise (Konya şer'iyye sicilleri 16/91); Aynı şekilde Kaldırım konusunun şehrin başka kesimlerinde de alt-yapı öğesi olarak yer aldığını görmekteyiz. "1672 yılında Mevlana zaviyesi yakınındaki Kiremidli Handan Şehir Irağına kadar kaldırım döşetilmiştir" Sonuçta; İslam Medeniyetini "Kaldırımların olmadığı bir medeniyet" olarak görmek son derece yanlış bir yaklaşımdır. Yukarıda da gördüğümüz gibi değil kaldırım yapmak ve tamir edip korumak, kaldırımları yapanların nizamnamesini bile hazırlayacak kadar belediyecilik konusunda bilinçli bir anlayış ve şehir dokularını ona göre planlayarak oluşturan ilerici bir zihniyet vardır. Ve bu zihniyet; Avrupa'da olduğu gibi, Roma'dan miras aldıkları ve Roma İmparatorlarının güç ve tahakkümünü gösteren cetvelle çizilmiş şehirler oluşturmak yerine cetvelle çizilmemiş doğayla iç içe, insan fıtratına uygun fakat toplumun tüm ihtiyaçlarını karşılayacak şehirler oluşturmasını bilmiştir.

Hiç yorum yok: