M. SABRİ DOĞAN

Konya tarihi üzerinde çalışanların en güçlükle karşılaştıkları devir hiç şüphesizdir ki İlkçağın sonlarından Anadolu'nun Türkleşmesine ve İslamlaşmasına kadar geçen bir safhayı içine alan uzun bir devirdir. Halbuki Konya'nın İslam öncesi, bu topraklarda yaşayan insanların hayatlarını bilmek ve duygularını anlamaya çalışmak, İslam öncesi toplumunun daha sonraki İslam dönemindeki davranışlarının anlayabilmek açısından muhakkak ki çok önemlidir. İşte bu yüzden aşağıda değineceğimiz Konya'da Aya Thekla Efsanesi, şehir tarihinin bu dönem için karalıkta kalmış sayfalarını aydınlatmaktadır. Bu incelemede Konya'nın Roma dönemindeki insanlarının duygu ve davranışlarını ile şehir dokusu üzerinde önemli bilgilere sahip olmaktayız. Ayrıca bu dönem insanlarında Yahudilik ve Hıristiyanlık arası ilişkinin bütün acımasızlığına şahit olmaktayız. Havarilerden Paulus'un işlerini anlatan ve zamanımıza kadar üç parça halinde gelebilen yazılardan birinci ve en önemlisi Paulus ve Thekla hikayesi olarak tanınır. Çeşitli devirlerde çok değişik dillerde muhtelif versiyonları yazılmış bu hikaye çok eski zamanlardan beri Hıristiyan yazarları tarafından biliniyordu. Hatta o kadar ki, çok değerli olduğu kabul edilen bu yazı, Hıristiyanlığın resmi kitabına alınan yazıların dışında kalmakla beraber, onları takip eden en değerli eser olarak görülür.

Pisidia Antiokheia (=Yalvaç ) sında bir havrada vaazlar veren Paulus, burada barınamayınca, kaçarak Iconium (=Konya ) istikametinde ilerlemeye başlamıştı. Yanında Demas ile Hermogenes adında onun görüşlerine pe de bağlı olmayan iki Hıristiyan vardı. Paulus'un şehre yaklaştığını haber alan Onesiphoros adında Konyalı bir Hıristiyan, oğulları Simias ile zenon ve karısı Lektra'yı yanına alarak karşılayıcı çıkar. Onesiphoros, Paulus'u tanımadığından, dostu Titus tarafından yapılan tarif üzerine yolcular arasında Paulus'u arar. Lystra (=Hatunsaray ) ile Konya'yı bağlayan yol üzerinde bekleyen Onesiphoros, Titus'un tarifine uyan kısa boylu, sağlam yapılı, kavisli bacaklı, çıplak başlı, kaşları birleşik, hafifçe kemerli burnu ile bir yolcunun geldiğini görür ve onu derhal Paulus olarak tanır. Paulus samimiyetsiz iki şakirdi ile Oneshiphoros'un Konya'daki evine misafir olurlar, mütevazi bir yemekten sonra, Konya Hıristiyanlarının toplantı yeri olan bu evde Havari derhal vaazına başlar. Konuşmasının ağırlık merkezi, dünya zevklerinden uzaklaşmak ve Tanrı yolunda tam bir bekaret hayatı yaşamanın iyiliği hakkındadır. Paulus'un bu husustaki görüşü o derecede ileridir ki, Tanrı korkusu ve sevgisine layık olmak isteyenlerin evlilik hayatından dahi uzaklaşmalarını tavsiye eder. Havari Paulus, Onesiphoros'un evinde etrafına toplananlara bu fikirleri aşılamaya çalışırken, Komşu evde oturan Theokleia adındaki dul bir kadının 17 yaşındaki kızı Thekla'da, Onesiphoros'un evine en yakın pencerenin önüne oturarak büyük bir hayranlıkla bu ateşli hatibi dinlemektedir. Thekla, Paulus'un sözlerinin tesirine kendisini o derecede kaptırır ki, pencerenin önünde gece, gündüz ayrılmaksızın, hatta yemeyi, içmeyi ve uymayı unutarak tam üç gün , üç gece yüzünü görmediği ancak sesini duyduğu havariyi dinler. Bu durumdan endişelenen annesi, nihayet kızının nişanlısı-hikayenin bazı versiyonlarında kocası- Thamyris'e bu hale bir son vermesini bildirir. Thamyris ve annesinin kendisini ikna için söyledikleri bütün sözler tesirsiz kalır. Genç kız hiç kıpırdamadan pencerenin önünde oturmaya devam eder. Sabrı tükenen Thamyris nihayet, Onesiphoros'un kapısına dayanır. Burada sokakta rastladığı Demas ve Hermogenes'e: "gençleri ve bakire kızları aldatarak onları evlenmekten uzaklaştıran bu iğfal edicinin" kim olduğunu sorarak hakkında kendisine bilgi verdikleri takdirde, onları para ile mükafatlandıracağını söyler. Demas ve Hermogenes " onun kimin nesi olduğunu biz de bilmiyoruz" derler, ancak muhakkak olan bir şey varsa o da şudur ki, bu adam, ancak tam bekaretin muhafaza edildiği takdirde ölümden sonra hayat bulunabileceğini söylemek suretiyle, gençleri kadınlardan, kızları da erkeklerden uzaklaştırmaktadır". Bunun üzerine Thayris, iki adamı evine davet ederek, onlara mükellef bir yemek yedirir ve Paulus'un yaydığı fikirler hakkında daha geniş bilgiler alır. Nihayet Demas ve Hermogenes, nişanlısını kayıp eden gence, Havariyi ihbar ederek yakalatmasını ve böylece kızı onun tesirinden kurtarmasını tavsiye eder.

Ertesi sabah, gün ağarırken Thayris, gerekli memurlar ve kuvvetli bir muhafız kuvveti ile Onesiphoros'un evine giderek, orada Paulus'a: "Sen, Iconium şehrini ve nişanlımı iğfal ettin !" der. Ve havari Iconium Valisi, Proconsul Cestilius'un huzuruna çıkarılır. Kendisinin Tanrı tarafından insanlara doğru yolu göstererek onları kurtarmak üzere gönderildiğini söylemek suretiyle savunmasını yapan Paulus, ileride tekrar sorguya çekilmek üzere zindana kapatılır. Bu olaydan haberi olan Thekla ise gece bileziklerini vermek suretiyle evinin kapısını açtırtır, derhal zindana koşar, burada da zindancıyı gümüş bir ayna vermek suretiyle razı ederek, içeriye Paulus'un yanına girer, onun ayaklarının dibine oturarak onu dinler. Genç kızın ortadan kaybolmasından telaşa düşen ev halkı ve nişanlısı, önce şaşkın bir halde sağa sola koşuştururlar, nihayet kapı hizmetine bakan esirin bir arkadaşı, kızın gece gittiğini söylemesi üzerine kapıcıyı sıkıştırırlar, Thekle'nın zindana kaçtığını öğrenince hakikatten genç kızı orada bulurlar. Durum aynen Proconsul Cestilius'a bildirilince, Paulus'un huzuruna getirilmesini emreder. Fakat havari gidince kız öyle üzülür ve kendisini yerden yere vurur ki, nihayet onu da Cestilius'un karşısına çıkarırlar. Burada genç kız kendisine sorulanların hiç birine cevap vermez, gözleri Paulus'un yüzüne çakılı olarak durur. Sabrı taşan annesi nihayet bağırır. " Bu ahlaksızı yakın! Bu adam tarafından iğfal olunan bütün kadınların dehşet duyması için bu kızı sirkin ortasında yakın" Bütün yumuşaklığına rağmen Cestilius, bu şiddetli kararı verir. Paulus ise önce değnekle dövüldükten sonra şehirden kovulacaktır. Hemen hemen çırılçıplak bir halde sirkin ortasına getirilen Thekla yine gözleri ile Paulus'u arar ve bulur. Fakat Paulus bu defa İsa'nın görünüşünü alır. Kızın yakılması için lüzumlu çalıları şehrin gençleri, genç kızları getirirler. Cellatlar, bunları istif ederken Proconsul Cestilius, genç kızın metaneti karşısında ağlamaktan kendisini alamaz. Nihayet Thekla y odun yığınının üzerine çıkarılır ve demetler ateşe verilir. Fakat o anda Tanrının inayeti belirir. Birden bire şiddetli bir gök gürültüsü duyulur ve ortalık kararır, aynı anda başlayan bir sağanak ve dolu yağışı yalnız ateşi söndürmekle kalmaz, sirkin sahnesi sel suları ile dolar, hatta selde boğulanlar bile olur ve böylece genç kız da diri, diri yanmaktan kurtulur. Konya ilk Hıristiyan devrinde önemli bir yer işgal eder. Havari Paulus'un Konya'ya gelişinden kısa bir süre önce şehre imparator Claudius onuruna Claudiconium adını kullanma izni verilmiştir. M.S.2. yüzyılda Hadrianus zamanında, Konya'nın adı sikke ve kitabelerde "Colonia Aeila Hadriana Augusta İconiensium" şeklinde geçer. İkinci yüzyılda Yunanistan hakkında bir tanıtma kılavuzu yazmış olan Pausanias içinde yüksek memurlarının çalışacağı daireleri olmayan, gimnazyumu, tiyatrosu operası (kent ortası alanı) olmayan, herkesin su alabileceği bir çeşmesi bulunmayan bir yerleşme yerine polis denilebilir mi ? diye sorar. Aynı şekilde Pausanias M.S. 2 Yüzyılda çıktığı Hellas gezisi sonuna yaklaşırken Phokis'te Panopeus adında küçük bir yere gelmiş ve buraya kent "polis" demeye dili varmamıştı. Çünkü "ne resmi kurumu, ne gymnasionu, ne tiyatrosu, ne agorası, ne de çeşmeye ulaşan su yolu vardı. Halbuki Paulus'un Konya'ya gelişinden az önce Anadolu'yu gezen Seyyah Strabon (M.Ö.64-M.S.21) Konya için İkonion kenti anlamında anlamına gelen poliknion sözcüğünü kullanmıştır. Bu sözcük Konya'nın bayındır bir kent olduğundan dolayı ve zengin arazisi bulunduğundan kullanılmıştı. Ayrıca Aya Thekla Efsanesinden öğrendiğimize göre, Konya daha o dönemde bile etrafı sütunlu girişlerle mozayikli süslü bir meydana, bir amfitiyatroya ve önemli bir Yahudi göçmen topluluğunun ve ticari faaliyetin izlerini taşımaktaydı.

Hiç yorum yok: