ÇATALHÖYÜK'TE SANAT

Çatalhöyük'te Sanat

Fahri ÖZPARLAK
İnşaat Yüksek Mühendisi


Çumra'nın bugünkü sakinlerinin, Selçuklularla gelen Oğuz boylarından olduğu, yerleştikleri köylere verdikleri Karkın, Avşar gibi isimlerden anlaşılmaktadır. Yine Oğuz boylarından olan, Türkmenler ve Yörükler ise Osmanlı Döneminde 18. ve 19. yüzyılda Çumra yöresine yerleşmişlerdir.
Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılmasından sonra bu yörede, Karamanoğlu Beyliği kurulmuş ve bir süre hüküm sürmüştür.
Fatih Sultan Mehmet tarafından Karamanoğlu Beyliğinin ortadan kaldırılması ile Osmanlı yönetimine giren, şu anda ilçe merkezi olan Çumra'nın bulunduğu yer bataklıklarla kaplı bir sazlık alandır.
Bugünkü konumuyla, dünya arkeoloji çevrelerinde insanlık tarihinin mihenk taşlarından biri olarak kabul edilen, Çumra'nın değerli hazinesi Çatalhöyük, M.Ö. 7400 ile M.Ö. 6000 arasında 1400 yıl boyunca iskân edilen Çatalhöyük, yaşam biçimi ve sanatı ile insanlık tarihini aydınlatırken pek çok soruyu da beraberinde getiriyor.
İnsanoğlunun Neolitik Çağda Çatalhöyük'te gerçekleştirdiği kentsel devrim, günümüz insanının zirveye taşıdığı kentsel gelişimin başlangıç noktasıdır.
Çumra-Çatalhöyük'ün insanlık tarihinde 10.000 nüfusa sahip dünyanın ilk yerleşim yeri olup, tarihte insanların ilk kez burada ticaret yaptığım, vahşi hayvanların ilk kez burada evcilleştirildiğini, insanlığın ilk kez toprak kapları ve bakırı Çumra' da kullanıp bunlarla zenaatkarlar yetiştirdiği, insanlık tarihinin ilk kez mühürlü ve mülkiyet kavramını Çumra' da yaşadıkların, takı, ziynet eşyasının ilk kez Çatalhöyük'te kullanıldığını ve ticaretini yaptıklarını, ilk antik bank' ın burada kurulduğunu, resim ve heykel sanatının ilk kez burada keşfedildiğini, sanat ve dokumacılığa insanlık tarihinde ilk Çatalhöyük'te rastlandığını, tarım tekniklerinin ilk kez burada kullanıldığını, insanlık tarihinde ilk ekmek fırının burada kurulduğunu, Osmanlı İmparatorluğu zamanında ilk tapu kadastro işlemlerinin Çumra'da başladığını, Cumhuriyet Tarihinin ilk mahalle düzenlemesinin Çumra' da yapıldığını araştırmalarımızla görüyoruz.
İnsanlık Tarihinin Beşiği ÇA T A L H Ö Y Ü K
Çatalhöyük, Erken Neolitik Döneme, yaklaşık olarak M.Ö. 7200 yıllarına tarihlenmektedir. İnsanoğlunun neden 9000 yıl önce Çatalhöyük'te dünyanın en karmaşık kentini kurduğu, bunun için neden Konya İli'nin Çumra İlçesi'ni seçtiği gibi sorular, kenti arkeologlar açısından ilginç kılmaktadır.
ÇATALHÖYÜK NASIL KURULDU
Konya ovası yaklaşık M.Ö.l6000 yıllarına kadar l5-20 m derinlikte bir çanak gölüydü. M.Ö. 10.000'de iklimin kuraklaşması ile göl tedrici olarak 1006 m. İzohipsinin çevrelediği alanlara çekilmiştir. Eski Konya Göl'ü ilk çağlarda insanların yerleşmelerini etkilemiş ve Çatalhöyük, Can Hasan, Alibeyhüyüğü gibi bir çok yerleşmeler bu gölün kenarına kurulmuştur. Bu tarihi yerleşim yerlerinden Çatalhöyük, Çarşamba Çayı'nın birikinti yelpazesi üzerinde ve Eski Konya Gölü kenarındadır.
O dönemde Çatalhöyük'ün güneyinde geniş göl depolarından mevcut verimli düzlük1er bulunurken, kuzeyinde ise Eski Konya Gölü hala mevcudiyetini devam ettirmekteydi. Yörenin hemen güneyinde ve batısında başlayan ormanlık bölgelerden, konut yapımı için gerekli ahşap sağlanmaktaydı.
Çatalhöyük'te bulunan Erken Neolitik Çağ yerleşmesi binlerce konut ve 10 bin kişiyi bulduğu söylenen nüfusuyla Yakındoğu'nun "bilinen" en büyük kasabalarından biri durumundadır. Çatalhöyük Dünya Anıtlar Vakfı tarafından korunması gereken ilk 100, parasal destek verilmesi gereken en değerli 30 anıt arasında gösteriliyor.
Kent arkeoloji dünyasında en büyük ve en eski "kentsel merkez" unvanım taşıyor. Ama en ilginci Çatalhöyük'ün şimdiye kadar bulunmuş içinde en fazla sanat eseri barındıran bir antik merkez olması.
Doğu Çatalhöyük, M.Ö.7200-6400 arasında sürekli yerleşim alanı olarak kullanılmıştır. İlk yerleşim Doğu Hüyüğünü oluşturan 20 m derinliğindeki Neolitik kalıntılar ile başlamıştır. Yapılan kazılar sonucunda, zeminde 20 m yüksekliğe kadar, toplam 15 inşa katmanı olduğu tespit edilmiştir. Batı Hüyüğü ise Kalkolitik dönemde (M.Ö. 6000-5500) yerleşim alanı olarak kullanılmıştır. Konya Ovasındaki Hüyüklerin bir çoğu da Kalkolitik döneme tarihlenmektedir.
Her tabakada en az üç bin ev var. Çatalhöyük'ün erken evrelerinde evlere yer hizasındaki kapılardan giriliyordu ve evler ayrı inşa edilmişti. Evler dikdörtgen planlı. Çoğunlukla bir büyük odayla bitişindeki bir iki küçük odadan (depo, kiler) oluşuyor.
Daha sonra her ölen kişinin kendi evinde gömülmesi geleneği nedeniyle bu evler ata mezarları haline geldi. Her defasında insanlar atalarının mezarlarına yer açıp kendilerine bitişikte odalar yapmak zorunda kaldı. Böylece kentte dolaşacak sokak kalmadı. Sokak olmayınca yerle bitişik kapılara gerek kalmadı. Evlere çatıdan girilip çıkılmaya başlandı. Zemine gömülen ölülerin artmasıyla kentte hareket etmek çok zorlaşmış ve tıkanma noktasına gelinmiş. Ve belki de şehir bu nedenle terk edilmiş.
Kanıtlar, Çatalhöyük'te ilk dönemde hayvancılığa, ticarete ve sanayiye dayalı bir ekonominin varlığım gösteriyor. Hasan Dağı'ndan elde edilen obsiyden (volkanik cam) ve Ilıcapınar' dan sağlanan tuzun hem kendi ihtiyaçları için kullanıldığı hem de çevre kentlere satıldığı tahmin ediliyor. İlk yerleşmelerde yalnızca avcılık ve toplayıcılıkla geçinen Çatalhöyük insanı, altıncı kattan sonra tarıma geçmiş ve ekmeklik buğday, arpa ve bezelye gibi tahıl çeşitlerini yetiştirmiş. Sığırı da evcilleştirmişler ama avcılığı da yoğun olarak sürdürmüşler. Madencilik yapılmış. Ayrıca bulunan kumaş parçaları dokumacılığın en eski örneklerinden biri olarak gösteriliyor. Çanak çömlekçilik ve tahta oymacılıkta çok ileridir. Taş ve kemik işçiliği, sepetçilik gibi sanat ürünlerine de sıkça rastlanıyor.
KAZILAR DEVAM EDİYOR
Bu tarih öncesi yerleşim ilk defa 1958'de İngiliz arkeolog James Mellaart tarafından keşfedilmiştir. İlk kazı 1961 yılında yapılmıştır. 1965'te koruma altına alınan şehirde uzun süre kazı yapılmamıştır.
ÇATALHÖYÜK MÜZE OLACAK
Çatalhöyük'ü yakın gelecekte ziyaretçilerin gezeceği bir açık hava müzesine dönüştürülmesi hedef olarak görülüyor. Bin beş yüz metrekarelik bir alan üzerine kurulması planlanan kültür ve sanat merkezi bünyesinde bir müze, arkeolojik bulguların korunması ve incelenmesi için bir laboratuar, seminer odası, kütüphane ve sosyal tesisler yer alacak. Tüm sergileme çalışmaları tamamlandığında Çatalhöyük'ü yılda 500 bin turistin ziyaret etmesini bekliyoruz. Kapadokya'dan gelip güneye giden turistlerle Konya'dan gelenler Çatalhöyük'te kalacaktır. Türk ekonomisi için iyi bir girdi sağlayacak.
HER ŞEYDEN ÖNCE ÇATALHÖYÜK VARDI
Büyüklüğü ve içerdiği yoğun yapılaşma nedeniyle ortaya çıktığı ilk günlerden bu yana dünya arkeoloji çevrelerinin ilgi odağı olan Çatalhöyük, ilk defa Türkiye'de kapsamlı bir sergiye konu oluyor. Günümüzden yaklaşık 9 bin yıl önce, belirli bir şehircilik düzeninde hiç savaşmadan yaşayan neolitik çağ insanlarını konu alan sergide birbirinden ilginç 288 eser yer alıyor. "Topraktan Sonsuzluğa Çatalhöyük" sergisi 20 Ağustos'a kadar Yapı Kredi Vedat Nedim Tör Müzesi ve Sermet Çifter Salonunda izledim. Yapı Kredi Vedat Nedim Tör Müzesi, Koçbank ve Yapı Kredi'nin katkılarıyla "Topraktan Sonsuzluğa Çatalhöyük" sergisine ev sahipliği yapıyor.
Çatalhöyük'teki evlere dönüştürülen müze sergi salonu, aydın-latma, seslendirme ve görüntüleriyle 9 bin yıl öncesinin atmos-ferini ziyaretçilere yaşatıyor. Çatalhöyük'teki yaşam alanlarını gösteren kerpiç evlerle başlayan sergi, iç mekanlardan bölümler halinde kurgulanıyor. İşlik denilen yemek pişirilen, ısınılan ocak bölümünde kap kacak ve o zamanın en belirgin objeleri olan kil topları bulunuyor. Kapısız penceresiz evlere, aynen Çatalhöyük'te olduğu gibi tavandan ahşap merdivenlerle girip çıkılıyor. Evlerin damlarında, yaşam alanlarında dolaşılabiliyor. Hiçbir madenin bulunmadığı bölgede, Orta ve Doğu Anadolu'nun volkanik dağlarından getirilen obsidyenler (doğal cam); avlanmak için kullanılan ok, mızrak ucu başta olmak üzere hayatın her alanında kullanılan malzemeler de sergide yer alıyor. Böylelikle işlenmiş ve ham halde çok sayıda obsidyen, zamanın yaşam koşulları hakkında açık bilgiler veriyor. Kadın figürleri ise 9000 yıl öncesinin kadın imgesine bir başka boyut getiriyor. Sergide ayrıca inanç ve ritüel bölümleri yer alıyor. Bugün bile izini sürebildiğimiz sanatsal duvar resimleri, 1950 ve 1960'larda Çatalhöyük araştırma ve kazılarını ilk defa başlatan, yürüten James MelIaart'ın çizimlerinin orjinalleri ve bugünün sanatçısının duvara yapılmış uygulamaları da serginin diğer bölümleri.
KAZI ALANINDA ŞİMDİ NELER OLUYOR?
Sermet Çifter Salonu'nda günümüz Çatalhöyük kazısıyla ilgili bir bölüm yer alıyor. Sergi sırasında kazı çalışmalarının başlamasıyla birlikte ziyaretçiler, kazı alanında neler olup bittiğini takip etme imkanını bulabilecek. James Mellaart'ın koleksiyonunda yer alan duvar resimlerinin orijinal boyutlarındaki suluboya kopyaları yine bu salonda sergileniyor.
SERGİYE DAMGANIZI VURUN
Çatalhöyük damga ve mühürleri, fuayede gerçekleştirilen etkinliğe ilham verdi. Müzede sergilenen on farklı damganın kopyası üretildi. Sergiyi gezenler, hazırlanan bölümde, sergi defteri gibi düşünülen duvardaki hayvan derileri üzerine mühür basıp isimlerini yazabiliyorlar. Dilerlerse mühürleri Çatalhöyüklülelerin 9 bin yıl önce yaptıkları gibi dövme olarak vücutlarına basabilir ya da özel olarak hazırlanmış kartlara basıp anı olarak saklayabilirler
SERGİYİ GEZEBİLİRSİNİZ
Çatalhöyük Araştırma Projesi Başkanı Ian Hodder'in yanı sıra Çatalhöyük'te çalışan arkeolog ve antropologların uzmanlık alanlarında yazdıkları yazılarla bir kitap/katalog oluşturuldu. Bu çalışma hem bir araştırma kitabı, hem de orijinal buluntuların görüntüleriyle bir katalog niteliği taşıyor.
Uygarlıkla ilgili bütün bildiklerinizi unutun! Mekânları, araçları, ilişkileri, hastalıkları, ne yiyip içtiğinizi, inançlarınızı...
Hatta uygarlık tarihine ilişkin bütün öğrendiklerinizi bir kenara bırakın, çünkü Çatalhöyük size başka bir tarihin kapılarını aralıyor. Bu tarihte sanat hayatın yanı başında değil içinde akıyor, hiyerarşi ve savaş yok, kadın-erkek çelişkisi de. Binlerce yıl öncesini anlayabilmemiz için hayal gücünüzü kullanın ya da iyisi mi siz, Yapı Kredi Vedat Nedim Tör Müzesi'ndeki 'Topraktan Sonsuzluğa Çatalhöyük' sergisini gezin. Sergi size insana dair yeni, düşüncenin sınırlarını zorlayan bilgiler vaat ediyor, uygarlığa ve zamana ilişkin algılarınızı bir kez daha sınamanız için şans tanıyor. Şimdi saatlerinizi Çatalhöyük zamanına, 376 nesli, dokuz bin yıl öncesine ayarlayın ve şaşırmaya hazır olun!
HİYERARŞİ YOK, KADIN ERKEK EŞİT
Onlar ilk akrabamız, yani aynı türdeniz. Tarih onların zamanlarını neolitik dönem ve erken tarım merkezlerinden biri olarak kaydetti. Bugünün haritasında Konya'nın Çumra ilçesi yakınlarında yer alan Çatalhöyük'te 13.5 hektarlık bir alanda, 1400 yıl yaşayıp geriye 21 metre yükseklikte bir höyük bıraktılar. Onları işte bu höyükte yapılan kazılarla tanıdık. İngiliz arkeolog James Mellaart'ın 1960'ların başında yaptığı kazılarda ortaya çıkanlar hem onu hem dünyayı şaşırttı. Tarih başka türlü okunmaya başlandı. Çatalhöyük'te hiyerarşi yoktu, çünkü ne yönetim kararlarının alınabileceği, ne de kararların topluma iletilebileceği mekanlar vardı, hatta onları alanlara taşıyacak sokaklar bile yoktu. Tanrıları değil, kocaman gövdeli, bereketi ve gücü simgeleyen 'şişman kadın' tasvirleri vardı. Bu anaerkil bir dönemin yaşandığı inancını daha da pekiştirdi, ancak kazılar ilerledikçe kafalar karıştı. Erkekler kadınlardan daha uzun süre yaşamışlardı, daha uzun boyluydular, ama egemen olanın daha fazla ve farklı yediğinin izleri yoktu. Kadınlar da erkeklere göre daha fazla diş çürüğü vardı, ama farklı bir aşınma görülmüyordu, evde geçirdikleri zaman ve yaptıkları işler hemen hemen aynıydı, alet yapıyor, buğday öğütüyor, ekmek yoğuruyor, aile liderliğine soyunuyorlardı. Bunlar da bir anaerkil dönemden çok, eşitliğin varlığını vaat ediyordu. Kuşaktan kuşağa daha doğrusu evden eve törensel olarak aktarılan kafatasları arasında kadınlara ait olanlar da vardı, erkeklere ait olanlar da. Bu iki cinsin de ailelerinin ya da soylarının 'baş' olabildiklerinin izlerini taşıyordu.
HER EV, MİNİ BİR DÜNYA
Çatalhöyük'te evler birbirine yapışıktı veya hiç sokak yoktu ya da çok az sayıda vardı. Bir evin ömrü taş çatlasın 80 yıldı, bu sürenin sonunda içinde yaşanılan ev terk ediliyor, üstüne yeni bir ev inşa ediliyordu. Eski evin kerpiçten duvarlarının üst kısmı yıkılıyor, alt bölümü toprakla, özenle dolduruluyordu. Yeni duvarlar ise alt duvarların üzerinde yükseliyor, yeni ev ortaya çıkıyordu. Merdivenle üstten girilen evin iki odası vardı. Fırının da bulunduğu ışıklı ana oda yemek pişirmek, sepet örmek, alet ve çanak çömlek üretmek için kullanılıyordu. Ruhlara dileklerde bulundukları figürler de bu odadaydı. Ocağın yanında, toprağın altında bir obsidyen (volkanik doğal cam) stoğu bulunurdu. Kapadokya'dan getirildiği saptanan bu sert maden alet yapımında kullanılıyordu. Ok uçları çoğunlukla obsidiyendi, sepet yapımında kullandıkları aletlerin uçları ise hayvan kemiklerinden... Beş - on kişinin yaşadığı varsayılan evin ocağının yanında bir de depo olurdu. Kurutulmuş et, bezelye, küçücük turp tohumları, mercimek, buğday, arpa, kabuklu yiyecekler bu depodaki yine kerpiçten yapılmış gözlerde saklanırdı. Ana odanın iç kısmında daha yüksek ve temiz alanlar mezarlıklarıydı. Büyük olasılıkla, mezarların hemen üstü uyumaya ayrılmıştı, ölümle yaşam arasındaki bu yumuşak geçişin nedeni ölüye olan saygıydı. Bedenini gömmüş olsalar da ölünün günlük yaşamlarında kendileriyle birlikte olduğuna inanıyorlardı.
ÖYKÜLERİ DUVAR RESİMLERİNDE
Dibek, taş kaplar, havanelleri, öğütme ve değirmen taşları yiyecek hazırlamasında kullanılan nesnelerdi. Kalın kenarlı, bitkisel katkılı çamurdan yapılmış kaplar da yemek pişirmek içindi. Pişirme işinde ise ateşte kızdırılmış kil toplar kullanılıyordu. Kavurma işlemi, sepet içindeki tahılların arasına konulan kızgın kil toplarla yapılıyordu.
Çatalhöyük'ün izleyeni şaşkına uğratan, dahası bugünün modasına, aksesuar tasarımlarına ilham olan sanatı da ana odada yaratılırdı. Üç tip figürin görülüyordu; insan ve hayvan biçimliler ile tanımlanamayanlar. Mermer, kil ya da taştan yapılan 'şişman kadın' figürinlerine, boğa boynuzlu sekiler, sıvalı boğa başı yerleştirmeleri, leopar kabartmaları eşlik ediyordu. Duvarlarındaki, olgunlaşmış bir hayal gücünü gösteren resimler ise günlük yaşamı, doğayla ilişkiyi, atalarla bağı anlatıyordu. Bu figüratif resimlerde hayvanlar, insanlar, geometrik desenler vardı, kırmızı Çatalhöyük için sanatın rengiydi. İnsan bedenleri, ketenden dokunmuş kumaşlar ve deriler ise damga mühürleriyle süsleniyordu. Çatalhöyük'ün ilk yerleşimcileri geldiklerinde yanlarında evcilleştirilmiş koyun, keçi ve köpek vardı. Ava çıkıldığında yabani sığır, yabani at, eşek, domuz ve geyikle dönülürdü. At ve sığır özel törenlerin, ziyafet sofralarının vazgeçilmez yiyeceğiydi. Mellaart'tan sonra kazıyı devralan ve bugün de sürdüren Ian Hodder'i en heyecanlandıran, resimlerde sıkça rastlanan leopara dair bulgu oldu. Bu, kolye ya da bilezik olarak takılmak üzere delinmiş pençeydi. Hodder Çatalhöyük'ü anlatan kitabına 'Leoparın Öyküsü' adını vermekten çekinmedi.
ÇATALHÖYÜK, İSTANBUL'DA
Evlerin tabanlarında bulunan yaklaşık 250 neolitik dönem iskeleti, Çatalhöyük'te yaşayan insanların et yemekle birlikte genel olarak tarımsal ürünlerle beslendiğini gösterdi, çünkü dişlerindeki çürükler fazlaydı. Kalabalık ortamda yaşamak salgın hastalıklara kapı aralıyordu ve anemi kaçınılmazdı. Kısacası Çatalhöyük'te hayat pek de sağlıklı sayılmazdı. Bebek ölümlerinin fazlalığı da bunu gösteriyordu. Çocuklar önemliydi, oyuncak olarak da yorumlanabilecek bazı figürinler öğretme amacını taşıyordu ya da yaratılış hikayesini anlatıyor olabilirdi. Çok küçük bebek ve yeni doğmuş bebeklerin mezarların seçimine yetişkinlerden daha çok önem veriliyor, ölüm daha da törenselleştiriliyordu.
Her tabakada üç ile sekiz bin insan yaşamıştı. Çatalhöyük'te, yani yaklaşık en az 50, en fazla 150 bin kişi... Kendi zamanları, kendi kavramları vardı.
20 Ağustos'a kadar Vedat Nedim Tör Galerisi'nde açık tutulacak sergi Çatalhöyük ile bugün arasında bir köprü kurarken zaman ve dünyaya hakim olduğumuz düşüncesini silip atıveriyor.
TEŞEKKÜR: Araştırmam sırasında gereken yardım ve kolaylıkları sağlayan Çumra Belediye Başkanı Sayın Nasır Ersöz ve Kaymakam Osman Taştan'a 26 Haziran 2006'da Çatalhöyük kenti Çumra'nın İlçe Oluşunun 80. yıldönümü etkinliklerine katılmam,Çatalhöyük'ü adım adım gezmem, araştırmam ve Çumra Belediyesi 2004-2005 yayınlarından istifade edebilmem için gereken yardımı esirgemediklerinden teşekkürü bir borç bilirim.
KAYNAKÇA
- Lawrence 1971 "Early Neolitik from Çatalhöyük Demography and Pathology: Anatolian Studies XXI 77.98.
- BOZ BAŞAK: Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi Antropoloji Bölümü s.221,226 Kongre Notları
- ÇUMRA Belediyesi 2004-2005 Çalışmaları (Başkan Nasır Ersöz s. 50, 55) kısmen resimleriyle Merhaba Ofset 2005
- Skylife, (s.83-90) August 2006, İSTANBUL

Hiç yorum yok: