Mevlâna Müzesi'nin Açılışının 80. Yılı

Ankara'da ilk Büyük Millet Meclisi'nin açılışından hemen sonra kurulan Milli Hükümet, 9 Mayıs 1920 günlü Meclis toplantısında okuduğu programında (Milli servetimiz olan eski eserlerimizi bir an önce derlemeyi, müzelerde toplamayı, korumayı) hedefleri arasında saymış, ardından Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olarak Türk Asar-ı Atikası Müdürlüğü'nü kurmuştur.
Bu genel müdürlük Anadolu'da o güne kadar açılmış müzelerin geliştirilmesi, müzelik değerdeki her türlü eski eserlerin derlenmesi, korunması, depolanması ya da sergilenmesi işlerini yapmayı üstlenmiş, kısa bir süre sonra ismi Hars Müdürlüğü olarak değiştirilmiştir.
Kütüphanecilik ve güzel sanatlara ilişkin görevlerde bu müdürlüğün bünyesine dahil edilmiştir.
Milli Mücadele yıllarının sıkıntılı günlerinde müzeler alanında pek fazla bir çalışma yapılamamışsa da Büyük Zafer'den hemen sonra, Atatürk'ün emriyle ve zamanın Maarif Vekili İsmail Safa imzasıyla 5 Kasım 1922 tarihli bir genelge yayınlanarak, illerde mevcut müzelerin biz düzene konması, müzesi olmayan büyük şehirlerde yeni müzeler açılması istenmiştir.
Bu genelgeden sonra, Konya'da 1901 yılında Konya İdadisi (lisesi)'nin bir salonunda açılan (Müze-i Hûmayûn Konya Şubesi) ayrı bir binada yeniden sergilenmiş, klâsik devirlere ait mimari parçalarla birlikte büstler, lâhitler binanın bahçesinde toplanmıştı.
20 Mart 1920 Salı günü Konya'ya gelen Atatürk, Konya'da kaldığı bir iki gün içinde hem bu müzeyi, hem de Mevlâna Dergâhı ve Türbesini ziyaret etmiş, kendisine verilen bilgileri dikkatle dinlemişti. Özellikle Mevlâna Dergâhı'nda üç saatten fazla kalmış, kendisi için yapılan Semâ âyini'ni hayranlıkla seyretmiştir.
Mevlâna Dergâhı ve Türbesi, bir tekkeden ziyade bir Türk ve İslâm Müzesi gibi Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı devri sanat eseriyle donanmıştır. Mevlâna'nın gerçekten bir sanat şaheseri olan içi kalemişi nakışlarla, dışı çinilerle süslü Türbesi, Türbedeki Mevlâna'ya ve soyundan gelen çelebilere ait ahşap ve çini sandukalar, Selçuklu ve Osmanlı halıları, sandukaları örten çatma kadifeler, el yazması, tezhipli kitaplar, duvarlara asılı yazı levhaları, altın-gümüş kandilli şamdanlar ve daha binlerce eşya yüzyıllar boyu Dergâhta titizlikle korunmuştu. Atatürk bu eşyaları teker teker incelenmiş, hayran kalmıştır.
30 Kasım 1925'te (Tekke, Türbe ve Zaviyelerin kapatılması Hakkındaki Kanun) yürürlüğe girmiş, buralarda bulunan tarihi ve etnoğrafik eserler, bölgelerindeki müzelerde toplanmasına dair bir de Kararname çıkarılmıştı. Türkiye'de ki bütün türbe, tekke ve zaviyeler kapatılır ve eşyaları müzelere kaldırılırken, Atatürk, Konya'daki Mevlâna Dergâhı ve Türbesi'nin kapatılmayarak, mevcut eşyası ile birlikte, müze olarak düzenlenmesini ve ziyarete açılması kararlaştırılmış, 6 Nisan 1926 tarihinde Bakanlar Kurulu (Tarz-ı mimâri nokta-i nazarından kıymeti ve etnografya müteallik âsârı ihtiva eylemesi hasebiyle müze ittihazına elverişli olduğu anlaşılan Konya'da ki Mevlâna Türbesi...)'nin müze olarak ziyarete açılmasını kararlaştırılmıştır. Kararın Resmi Gazetede yayınlanmasından hemen sonra, Hars Müdürü Hamit Zübeyr (Koşay), Konya'ya gönderilmiş, Milli Eğitim, Vakıflar ve Emniyet Müdürlerinin de katıldığı bir komisyon eşyayı teslim almışlardı. Konya'da kurulan (Asar-ı Atika Müzesi Müdürlüğü), birkaç ay içerisinde Müzeyi açılacak duruma getirmiş, 2 Mart 1927 günü yapılan bir törenle Mevlâna Müzesi resmen ziyarete açılmıştır.
Konya Mevlâna Müzesi, ilk açıldığı zaman Konya'da daha önce kurulan Eski Eserler Müzesi'ndeki eşyalar da Mevlâna Dergahına taşınmış, bu yüzden Mevlâna Dergâhı'nın batısındaki derviş hücrelerinin aralarındaki bölmeler yıkılarak burada bir salon meydana getirilmiş, Klâsik devirlere ait taş eserler burada sergilenmiştir. Daha sonra, Konya'da Klâsik Eserler Müzesi adıyla ayrı bir müze kurulması kararlaştırılmış, 1948 yılında, bu eserler Mevlâna Müzesi'nden alınarak ayrı bir yapıya taşınmıştır.
Mehmet ÖNDER'in Mevlâna Müzesi Müdürü olarak yaptığı yıllarda (1953-1964) Mevlâna Müzesi yeniden düzenlenmiş, daha sonra da Dr. Erdoğan Erol'un gayretleriyle bugünkü durumuna getirilmiştir.
Mevlâna Müzesi, Hat dairesi, Türbe, Semâhane, Mescit, Halı ve Kumaş reyonları, Kütüphane bölümlerinden ve açık sema alanından oluşmaktadır, Mevlâna ve Mevlevilikle ilgili olmayan müzelik eserler, Konya'da ayrı ayrı seksiyonlar halinde açılan diğer müzelerde sergilenmektedir.
80 yıldan bu yana Konya'da müzecilik alanında önemli ve güzel gelişmeler olmuştur. Ancak iyinin daha iyisi, güzelin daha güzeli olabileceği düşüncesiyle bu alanda yeni atılım ve gelişmelerin olacağını ümit ediyor ve diliyoruz.

Hiç yorum yok: