Konya'da 1. ve 2. Dünya Savaşı Dönemlerinde Temel Gıda Maddeleriyle Diğer Bazı Eşya Fiyatları

Birinci Dünya Savaşı'nın başladığı 1914 Ağustos ayından 1915, 1916 ve 1917 Ekim ayına kadar Konya'da satılan bazı yiyecek, içecek, giyecek, yakacak, ilaç, hayvan ve bazı eşya fiyatlarıyla hizmet karşılığı ödenen ücretlere ait bir listeyi ve 2. Dünya Savaşı'nın 1942 ve 1943 yıllarına ait yine emtia fiyatlarını gösteren ikinci bir listeyi aşağıda sunuyoruz.
1- Birinci listedeki ağırlık birimi 'Okka'(1283gr), uzunluk ölçüsü olarak ta 'Arşın' (68 cm) kullanılmaktadır. Tahıl ürünlerindeki ölçek ise ' Batman, Havayı, Şinik ve Kile'dir. Bu ölçeklerin ağırlıkları illere ve beldelere göre değişik olduğundan kilograma çevirme işlemini yapamıyoruz. Yine 1. Dünya Savaşı yıllarında para birimi olarak 'Altın lira, Evrakı Nakdiye(Banknot), Kuruş ve Para' kullanılmaktadır. Bazı tüketim mallarındaki 5, 10, 20 ve 30 paraya kadar olan farklılıkları daha iyi anlaşılmasını sağlamak için kuruşa tamamlayarak tek sütunda gösteriyoruz. 1. Dünya Savaşı yıllarında dört yıl, altın lira 108 kuruş olarak değerini koruduğundan tüketim mallarındaki farklılıklar çok az seviyededir. Altın lira 1918 yılında 475 kuruşa yükselmesiyle altını baz alan pek çok mallarda dengesiz fiyat artışları oluşmuş olduğundan bu yıla ait yalnız altın lira fiyatını gösterebiliyoruz.

2- İkinci listede 1942 ve 1943 İkinci Dünya Savaşı'nın devam ettiği yıllarda Konya' da satılan bazı yiyecek, içecek ve mal fiyatlarını gösterdik. Bu yıllarda ağırlık birimi 'Kilogram', uzunluk ölçüsü 'Metre'dir. Para birimi Kağıt lira, Lira, Kuruş ve Para'dır. Konya'da karaborsa ilk bu yıllarda kendisini göstermiş piyasada olmayan bir çok gıda maddeleriyle çeşitli malları elinde bulunduranlar bunları karaborsa fiyatlarıyla satmışlardır. O zamanın idarecileri bazı bulunmayan malları muhtarlar vasıtasıyla şahıslara dağıttırmışlar ve nüfus cüzdanlarına da verildi mührü basmışlardı. Böyle yetkililer eliyle dağıtılan mallar piyasada olmayan veya karaborsa fiyatlarda olup ta halkımız tarafından alınamayan; kaput bezi, gazyağı, makara ipliği, toz şeker gibi mallar olup 1943'de ekmek karne ile satılmaya başlamıştır. Karneyle satılan ekmek 400 gr. ve fiyatı 15 kuruştur.
Not: Bir dirhem 3.20 gram
Kaynak: Sait Aladağ'ın günlük satış defteri
Derleyen: Arif Nushet Turgut
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI'NDA KONYA'DA ALINAN BAZI ÖNLEMLER
1331-1915'de Umumi Seferberlik ilan edilmiş ve hemen köy ve kasabalardaki erkekler askere alınarak; Çanakkale, Kafkasya ve Filistin cephelerine göndermişlerdir.
Köy ve kasabalardaki insan gücüne dayanan tarım işleri yapılamaz hale gelmiş, geride kalan kadınlar ve ihtiyarlar bu işin hakkından gelememişler, olgunlaşan hububat tarlada kalmıştı. Eğer, bu hububat kaldırılamazsa büyük bir kıtlık ve sonucu açlık başlayacak halk ekmeksiz, hayvanlar arpasız kalacaklardı. Bunların farkına varan Konya Valiliği Vilayet Meclisi Umumi kararıyla şehirlerdeki memur ve askerlerle şehir ve kasaba ahalisinin imece usulüyle iki dönüm mahalli tarım etmelerine dair bir karar alıp mahalle muhtarlıklarını bu işin takibiyle görevlendirilmiştir.
Alınan kararda mükellef olanların eğer bedenen iki dönüm zirai yapamazlarsa 35 kuruş verecekleri de bildirilmiştir. Mükellefler ifayı mükellefiyetlerini yaptıklarına dair bulunduğu mahallenin muhtarları mükellefin isim ve şöhretini de bildiren bir belgeyi eline veriyorlar, sorulduğunda ifayı mükellefiyet ettiklerini bu vesika ile ispat ediyorlarmış. Yazımızın altında bu şekilde ifayı mükellefiyet ettiğine dair Konya'nın Sungur mahallesinden Ahmet oğlu Tahir efendiye verilen vesikanın bir örneğini veriyoruz;

1922 YILINDA MAHALLELERDEN ALINAN ESB (AT) VE MERKEP PARALARI
1338-1922 Kurtuluş Savaşı yıllarındayız. Ordumuz önüne düşmanı katmış İzmir'e doğru devamlı ilerliyordu. Yalnız bir sıkıntıları vardı, bu ilerlemede arkadan silah ve mühümmat getirecek vasıta kafi gelmiyor, buda haliyle bir sıkıntı doğuruyordu. O yıllarda hemen bütün nakliyat hayvanlarla yapılıyordu. At ve merkebe çok fazla ihtiyaç vardı. Bu ihtiyacı biraz olsun hafifletmek amacıyla 1338-1922 yılının Mart ve Nisan aylarında Konya'da her mahalleden bir reis Esb ve bir reis Merkep alımı için para toplanmasına emir verilmiştir.
Bu emrin gereği olarak Konya'nın Tahtatepen semtine bağlı Sungur mahallesinden de alttaki listede görüldüğü gibi At ve Merkep parası toplanılmıştır. O yıllardaki Sungur mahallesi halkından bu yardımın kimlerden alındığı, alınan para miktarı, listede ayrı ayrı gösterilmiştir. Listeden anladığımıza göre mahalle halkı üç sınıfa ayrılmış, o yıllarda 40 haneyi bulan Sungur mahallesinden yalnız 22 hane bu yardımı vermiş kalan hanelerin erkekleri askerde olduğu için onlardan para talep edilmemiş olduğu anlaşılmaktadır. Bu paraların toplanma işide o mahallenin muhtarı evveli ve imamına verilmiştir. Esp ve merkep paraları ayrı ayrı listelerde gösterilmiş isede biz bunları bir listede gösteriyoruz.
Sungur Mahallesine emir olunan bir reis Esb bedeli bervechi bala komşularımıza bi hakkın tevzi olunarak cem'an yekün yüziki liraya baliğ olmuş ve hiçbir kimseye gadir ve garaz olmadığını mübeyyen tahrir kılındı.
15 Mart 38

İmam Muhtarıevvel Muhtarısani Aza Aza
(Mühür) (Mühür) (Mühür)

Sungur Mahallesine emir olunan bir reis Merkep bedeli bervechi bala komşularımıza bi hakkın tevzi olunarak cem'an yekün dörtbin yüzeli kuruşa baliğ olmuş ve kimse hakkında gadir ve garaz olmadığını mübeyyen işbu defter bila tanzim tahrir kılındı. 7 Nisan 38

İmam Muhtarıevvel Muhtarısani Aza Aza
(Mühür) (Mühür) (Mühür)
ŞEREF AYLIĞI ALMAYANLAR
İstiklal Savaşı biteli 45 yıl olmuştu. Şehit ailelerine bir miktar maaş bağlanmış, gazilerimiz ise unutulmuşlardı. Pek çoğu zaruret içinde ömürlerini tüketmişlerdir. Zamanın hükümetinin nasılsa aklına gelmiş, bu gazilerden sağ olup İstiklal Madalyası almış olanlara 20.12.1968 tarihinde çıkarılan 1005 no'lu kanunla vatani hizmet tertibinden 300 lira şeref aylığı bağlanması kararlaştırılmış ve bu kanun hükümlerinin aynı yılın mali yılbaşında da yürürlüğe uygun görülmüştür.
O gün çıkan bütün gazetelerde bu haberler vardı. Kırmızı kütüphaneden gazetemi alarak her zaman çay içtiğim iş yerime yakın küçük bir çay ocağına gittim. Kahve ocağı küçük olduğundan ancak beş on kişiyi alabiliyordu. Bende yer bulmak için biraz erken gitmiş oranın daimi müşterisi olduklarını bildiğim birkaç gaziyi beklemeye başlamıştım. Onlara bu şeref aylığının müjdesini vermek istiyordum. O yıllarda yalnız radyo olup o da herkeste yoktu. Havadisleri ya radyo haberlerinden veya günlük gazetelerden öğrenebiliyorduk. Gaziler gazetede alamıyorlar, yalnız ocaktaki radyodan ajans zamanı haberleri öğrenebiliyorlardı. Gazete onlarca lükstü, bende bunları düşünerek gazeteyi getirip onlara okuyacaktım. Birkaç gazi geldiler. Onlarla biraz hoşbeşten sonra onlar için gazetede müjdeli bir haber olduğunu söyledim. Gazetede o sayfayı bularak müjdeli haberi okudum. Ben bir sevinç sesleri duyacağımı beklerken bunun tam aksi derin bir sessizlik oldu. Bu beni çok şaşırttı. Neden bu havadise sevinmemişlerdi acaba. Ben bunların manasını anlayamamıştım. Birden arkadaşlarının "Başçavuşum" dedikleri, o zaman 75 yaşlarında olan istiklal madalyasını her gün sağ göğsünde taşıyan bir gazi bastonuna dayanarak ayağa kalktı ve bana hitaben; "Biz vatan için Allah rızası için gidip çarpıştık. Hiç kimseden de bir kuruş menfaat beklemedik. Bunun ecir sevabı bize yeter. Biz bunları parayla satmayız, paralı asker değiliz. Bu bağlanan aylığı isteyen alsın ben istemiyorum ve almayacağım" dedi ve yerine oturdu. Diğer gaziler hiç ses çıkarmadılar, derin bir nefis mücadelesi içinde olduklarını hissediyorum. Onlara hiçbir şey sormadım. Koltuğumun altına gazeteyi sıkıştırarak oradan ayrılım.
İki-üç yıl sonra Gazi Başçavuşun bir kuruş bile şeref aylığı almadan vefat ettiğini öğrendim Allah hizmetlerinin ecir ve sevabını diğer dünya da verecektir inşallah. Allah'ın rahmeti üzerlerine olsun.
İşte 45 yıl sonra gelen şeref aylığını almayanlardan biriside bu Başçavuşumuzdur.
Kaynak: Tayyip oğlu Tahir efendi ve Tahir oğlu Hulusi efendinin not defterleridir.

Hiç yorum yok: